Temel Karamollaoğlu: “Ülkemizi borca esir, faiz lobilerine de mahkum ettiler”
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında konuştu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında konuştu.
Karamollaoğlu, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları, ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımız;
Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için teşekkür ediyor; sizleri sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Sözlerime başlarken öncelikle, ülkemizin manevi önderlerinden Mahmut Efendi Hazretlerinin vefatını dün, büyük bir üzüntüyle öğrendim.
Cenab-ı Hak’tan kendisine rahmet temenni ediyorum. Sevenlerine, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Allah makamını âli eylesin.
Afganistan Depremi ve Marmaris Yangını
Ayrıca dün gece haberlerde gördüğümüz; Afganistan’da meydana gelen ve görünüşe bakılırsa binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği bir depremden de bahsetmek istiyorum.
Deprem aslında ülkemizdeki şiddetiyle mukayese edildiğinde çok yüksek değil.
Fakat belli ki Afganistan’daki binaların yapı şartlarından dolayı çok büyük bir yıkıma sebep olmuş, bu kadar fazla insan hayatını kaybetmiş.
Afette yaralananlara şifa, hayatını kaybedenlere Cenab-ı Hak’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı niyaz ediyorum.
Tabii ülkemizde de yaz ayları geldi, sıcaklar artıyor. Yangın tehlikesi özellikle ormanlarımızda bizi endişelendiriyordu. Maalesef Marmaris’te meydana gelen yangın bütün çabalara rağmen hâlâ söndürülemedi. “Efendim işte gece görüşlü uçaklar alındı mı, uçağımız var mı, yok mu?” ben şu anda o münakaşanın içine girmeyi doğru bulmuyorum.
Elbette görevliler üzerlerine düşeni yerine getirebilmek için büyük bir çabanın içine girecekler ama mühim olan netice alabilmektir. Bu sıcaklarda meydana gelen yangınları söndürmek kolay olmuyor, bu tüm dünyada böyle. Bu yüzden çok farklı tedbirlere ihtiyaç var. Tabii bu, bugün halledilecek bir mesele değil. Uzun vadeli ele alınması icap eden, bir yangın başladığında onun yayılmasını da önleyebilecek birtakım tedbirlere ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Onu da ifade etmeden geçemeyeceğim.
Askeri Öğrencilerin Tahliye Olması
Yine bir başka haber daha… Bendeniz basın toplantıma başlamadan önce bunları tek tek sıralama ihtiyacını duyuyorum. Bazıları üzüntü verici, bazıları bizi sevindiren hadiseler. Sevindiren hangisi; 15 Temmuz kalkışmasında Harbiyeli öğrencilerimiz tutuklanmışlardı.
Bugüne kadar uzun bir süredir tutuklu kalmışlar, ömür boyu hapse mahkum edilmişlerdi. Ne olduysa bir gecede her şey değişti ve bu öğrencilerimizin bir kısmı serbest bırakıldı, diğerlerinin de serbest bırakılacağı kanaati hakim oldu herkeste.
O zaman dile getirmiştik; öğrenci ihtilal planlayamaz!
Öğrenci, emir komuta içinde kendisine verilen emri yerine getirebilmek için çaba sarf etmek mecburiyetindedir.
Bundan dolayı da Harbiyeli öğrencileri bu kalkışmanın sanki ana unsuruymuş gibi değerlendirip, arkasından da hepsini ömür boyu hapse mahkum edecek kadar akıldışı bir yaklaşım olamaz.
Seçim yaklaştıkça anlaşılan iktidarın aklı başına gelmeye başlıyor.
Bazı gerçekleri görüyor. 6 yıl bu gençlerin hapis yatmasına gerek yoktu ki!
Yine de en azından böyle bir yanlıştan dönülmüş olmasını olumlu bir adım olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum.
İzmir Ziyareti
Muhterem arkadaşlarım;
Bildiğiniz gibi geçen hafta sonunu bazı arkadaşlarımızla birlikte İzmir’de geçirdik.
Muhtarlarımızla, STK temsilcilerimiz ve iş insanlarımızla ve İzmir Platformu Başkanlar Kurulu ile bir araya geldik…
Esnafımızı ziyaret edip, vatandaşlarımızla buluştuk. Konak İlçe Kongremizi heyecan ve coşkuyla gerçekleştirdik.
İzmir ziyareti sırasında insanımızın bize gösterdiği ilgi ve alakaya şahit olmak; bugünlerde yaşadıklarından dolayı yeni bir arayış içinde olmalarını görmek, iştiyaklarına şahit olmak; bizi ümitlendirdi.
Aynı zamanda CHP Lideri Sn. Kemal Kılıçdaroğlu da benzer çalışmaları yapmak için İzmir’de bulunuyordu. Kendisiyle de bir kafede çay molası vererek bir araya gelme, kısaca da olsa görüşme fırsatını bulduk. Bundan dolayı da memnuniyetimi arz ediyorum.
Esnafımızın, muhtarlarımızın, iş insanlarımızın ve vatandaşlarımızın problemlerini bizzat kendilerinden dinledik, talep ve beklentilerini tek tek not aldık…
İnşallah seçimlerde milletimizin teveccühüyle iktidara geldiğimizde; hem İzmir özelinde hem de Türkiye genelinde atacağımız adımlarla çok kısa sürede bu problemleri gidereceğimize gönülden inanıyorum.
Problemler ne kadar ağır olursa olsun; yaklaşım müspetse, aklıselimle yapılırsa, önyargılar olmazsa, geçmiş hatalar tekrar edilmezse çözülebileceğine, hatta tahminlerden daha kısa zamanda çözülebileceğine inanıyorum.
İzmir’imiz; tarımıyla, sanayisiyle, turizm potansiyeliyle, limanlarıyla ve stratejik konumuyla büyük imkan, kaynak ve fırsatlara sahip…
Hiç kimsenin şüphesi olmasın! Bu imkan ve kaynaklar doğru ve verimli kullanıldığı takdirde İzmir, Türkiye’deki değişimin öncü ve örnek şehirlerinden biri olacaktır.
Bu düşüncelerle; dolu dolu geçen İzmir ziyaretimiz için teşkilat mensuplarımıza ve misafirperverlikleri için de tüm İzmir halkına bir kez daha teşekkür ediyorum.
Dünya Mülteciler Günü ve SAAB CAFE
Değerli arkadaşlar; maalesef dünyamızdaki mülteci sayısı giderek artıyor.
Fakir, mağdur olan ülkelerden; kalkınmış, gelişmiş, daha huzur içinde olan ülkelere doğru bir akım var.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü münasebetiyle de -ülkemizde de gerçekleştirildi- bu hafta çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi, mülteci krizine sebep olanlar tarafından da epey süslü cümleler de kuruldu.
Bu konuda denilecek çok şey var fakat bu hafta sadece Ankara-Kızılay’da Somalili ve Etiyopyalı iki göçmenin işlettiği “SAAB CAFE” isimli mekanın önünde yaşanan vahim olaylara değinmekle yetineceğim.
Her fırsatta kürsülerden sığınmacılar ve mülteciler üzerine hamasi nutuklar çeken ve bu konuda birinciliği kimseye bırakmayan İçişleri Bakanı bu hadiselerde de sınıfta kalmıştır.
Kafe sahiplerine yapılan baskılardan tutun da bazı emniyet mensuplarının hadsiz, haksız ve hukuksuz davranışlarına ve olayın ardından Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamaya varıncaya dek hepsi birbirinden vahim!
Özellikle de hadiseler esnasında bir milletvekili arkadaşımızın gayretleri karşısında bir polisin parmak sallayarak adeta kendisini tehdit etmesini kabul etmemiz mümkün değil.
Burası demokratik bir ülke!
Milletvekillerinin de kendilerine mahsus elbette sorumlulukları var.
Bu sorumlulukları yerine getirirken emniyet güçlerinin onları tehdit edecek bir tavrın içine girmesini kabullenmemiz mümkün değil.
Buradan uyarıyoruz; kalıcı hale gelen yoksulluk ve adaletsizlikten mağdur olan kalabalıklara, sığınmacıları hedef göstererek kimse kendi yanlışlarının üzerini örtebileceğini zannetmesin!
İktidarda bulunanlar artık aklını başına alsın, bu meseleye oy hesabı üzerinden yaklaşmasın!
Bu tavrın; daha vahim hadiselere sebep olacağını kimse unutmamalı.
Herkes borçlu
Muhterem arkadaşlar; yıl başında “6 ay sonra her şey güllük gülistanlık olacak” diye tarih veren iktidarın süresi bir hafta sonra doluyor. Tarih verdiler; “6 ay sonra her şey düzelecek.”
Fakat bu 6 aylık sürede bırakın iyileşmeyi, ekonomik şartlar daha da ağırlaştı ve kötüleşti.
Yanlış politikalar nedeniyle vatandaşlarımız giderek daha da ağırlaşan bir borç yüküyle yaşamak zorunda kalıyor.
Mahalleli bakkala, bakkal toptancıya, toptancı fabrikaya borçlu… Gençler devlete, hane halkı bankalara borçlu…
Asgari ücretliler, memurlar, emekliler, borç döndürerek ay sonunu getirmeye çalışıyorlar. Ülkemizde her 2 kişiden 1’i maalesef borçlu şekilde yaşıyor.
Merkez Bankası’nın verilerine göre; 2018’de 567 milyon lira seviyesinde olan hane halkı borçları, 2021’de 1 trilyon lirayı aştı; yani iki misline çıktı!
Borçların neredeyse tamamını krediler oluşturuyor.
Ülkemizi borca esir, faiz Lobilerine de mahkum ettiler
Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) verilerine göre; bireysel kredileri kullanan kişi sayısı son bir yılda 1,6 milyon kişi arttı ve 36,1 milyon kişi oldu.
BDDK verilerine göre ise; Nisan 2022 itibarıyla takipteki tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarının toplamı 26 milyar 794 milyon lira seviyesinde ulaşmış durumda. Yani ortalama olarak her hane halkı başına yarım milyon lira borç düşüyor.
Hane halkının borcunun harcanabilir gelire oranı ise %43. Bu şu demek, yani her 100 liralık gelirin 43 lirası borca gidiyor.
Ülkemizin kısa vadeli dış borcu da Nisan’da rekor tazeleyerek 182,4 milyar dolara yükseldi.
Ülkemizin kredi risk primi ise 800’ü geçti. Bu oran, ülkemizin dışarıdan borçlanırken diğer ülkelere göre daha pahalıya, yani daha yüksek faizle borçlanması demek maalesef.
Görüldüğü gibi Sayın Erdoğan’ın düzeleceğini söylediği şartlar, düzelmek şöyle dursun; ülkemizi daha da fazla borca esir ediyor; ülkemizi küresel ve yerel faiz lobilerine de mahkum hale getiriyor. Son 20 yıldır kürsülerde başka, icraatlerinde bambaşka bir iktidarın sebep olduğu ağır bedeller ödüyoruz hepimiz. Lafla peynir gemisi yürümüyor!
Yoksulluğu bitirmediler aksine geniş kesimlere yaydılar
İnsanımız borçlu olmasının yanında aynı zamanda işsiz bırakılmış durumda. Üniversite mezunu gençlerimiz iş bulamıyorlar.
Resmi rakamlarla gayri resmi rakamlar birbirini tutmuyor. Resmi rakam dediğim ne? Sayın Cumhurbaşkanını memnun edebilmek için belli resmi müesseselerin ortaya koyduğu rakamlar. Maalesef herkes görüyor, bu rakamlar kasti bir şekilde memnuniyet ifade edebilmek için üretiliyor. Ama öbür tarafta bağımsız kurumlar gerçekleri milletimize gösterebilmek veya kendileri bunu görebilmek için çalışmalar yapıyor.
Resmi rakamlara göre her 5 gençten birisi işsiz. Ama fiiliyatta her 3, en fazla 4 gençten birisi işsiz! İçinde yaşadığımız şartları görmüyor değil insanımız!
Türkiye’de 15-24 yaş grubundaki 2 milyon 959 bin genç ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor! Bu rakamlarla Avrupa ülkeleri arasında ilk, OECD ülkeleri içinde ise ikinci sırada yer alıyoruz.
İktidar aynı zamanda insanları aç bırakıyor. Vatandaşlarımız temel tüketim maddelerine ulaşamıyorlar.Halkın %65,8’i, yani her üç kişiden ikisi temel gıda ürünleri alırken zorlanıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı’nın küresel açlık sistemine göre; 9 Haziran 2022 tarihi itibarıyla Türkiye’nin %18’i yeterli beslenemiyor. İşte bu rakamlar “yoksulluğu bitireceğiz” diye yola çıkan bir iktidarın, yoksulluğu geniş kesimlere yaydığının açık ispatıdır.
Taşıma toprakla milletin karnı doyar mı?
Son açıklanan TÜİK verilerine göre, tarımsal girdi maliyetleri yeni bir rekor kırarak yıllık bazda %117,31 artmış.
Nisan ayı verilerine göre en yüksek artış; yılda yaklaşık % 242 ile gübre fiyatlarında gerçekleşti. Onun içinde mecburen gübre atmıyor bazı insanlar, verim böylece düşüyor.
Tam bir yıl önce; 2021 yılının Nisan ayında yıllık artış, sadece %22,15’ti.
Şimdi tarım üretiminde böylesine ciddi bir problem ortada çözülmeyi bekliyorken hükümet, gıda fiyatlarına çözüm olarak 10 ülkede tarım arazisi almayı planlıyor.
Gel de sık sık tekrarladığım bir cümleyi burada tekrarlama; Allah akıl, fikir versin bunlara! Kendi ülkemizde ekilemeyen arazinin varlığını herkes biliyor, ama on ülkede biz arazi kiralama derdine düştük, vatandaşımızın derdine derman(!) olabilmek için…
Ülkemizin bereketli toprakları, çalışkan çiftçimizin elinde mahsul vermeyi beklerken iktidar, yüzünü başka ülkelere dönmüş; güya milletin derdine çare arıyor. Güney Amerika’da, Rusya’da…
Taşıma suyla değirmen bile dönmezken, taşıma toprakla milletin karnını doyurabileceğini sananlar; ne çiftçinin yüzünü güldürebilir ne de çarşı pazardaki fiyatların düşmesini sağlayabilir.
İktidar, muhalefetle uğraşıp, kavga ortamı oluşturarak seçimi kazanmak için kırk dereden su getireceğine önünde duran enflasyon sorununu çözmeye odaklansın.
30 lirayı aştığı için çiftçinin alamadığı mazotu, artan fiyatlarıyla toprağına dökemediği gübreyi düşünsün. Biz bunu teklif ediyoruz.
Muhterem arkadaşlarım, hakikaten düşünmek çok önemli bir şey. İstişare etmek de düşünceyi harekete geçirebilmek için çok ama çok önemli bir yaklaşım!
Ama bu iktidar hiçbir konuyu müzakereye yanaşmıyor.
Müzakere etmek demek; bir konuda farklı hatta birbiriyle çelişen fikirleri dinleyip sonunda makul bir karara gelebilmek demektir.
Farklı fikirleri dinlemeden doğru kararı vermek mümkün değildir.
Bugünkü iktidarın en büyük zaafı işte söylediğim bu noktada düğümleniyor!
Üreteni tüketmeyeceğiz
Yönetme kabiliyetini yitiren iktidarın çiftçiye verdiği zarar yüzünden çiftçimiz her gün isyan ediyor.
“Üretirken tükeniyoruz” diyor çiftçilerimiz.
Milleti öğüten, üreticiyi tüketen, gençlerimizi sömüren bu çarkı durdurmak zorundayız.
-Biz milletimizle birlikte bu çarkı kırıp, yerine “insanca yaşam”ın mümkün olduğu adil bir düzeni inşa edeceğiz
-Üreteni tüketmeyeceğiz. Çiftçimizin artan girdi maliyetlerine yönelik bütçe ayıracağız.
-Yap-İşlet-Devlet projelerine ve geçiş garantili projelere ayrılan bütçeyi, israfa ve yolsuzluğa akıtılan parayı; çiftçimize vereceğiz.
-Çiftçimizi kalkındırıp, topraklarımızı yeniden yeşerteceğiz.
-Vatandaşı borca esir edip, rant çevrelerinin çıkarına çalışan bu düzeni değiştireceğiz.
-Enflasyonu artıran sebepleri ortadan kaldırıp, vatandaşlarımızı temel ihtiyaçları için bile kredi çekmeye mecbur eden bu ekonomi modelini değiştireceğiz.
Ek Bütçe Teklifi
Muhterem arkadaşlar, 2022 yılı için hükümet tarafından Meclis’e sunulan ve kabul edilen bütçedeki hedeflerin tutmadığını bundan önceki basın toplantılarımızda dile getirmiştik.
Hükümet 2021 yılı sonunda hazırladığı bütçe hedefini tutturamadığı için Meclis’e yeni ek bütçe paketi getirdi.
Normal şartlarda deprem, sel gibi doğal afetlerin yaşandığı olağanüstü durumlarda gündeme gelen “ek bütçe” ne hikmetse, hükümete göre hiçbir sorunun yaşanmadığı bu ortamda gündeme geliyor.
Hükümet tarafından “genel fiyat artışları” gerekçesiyle sunulan bu teklif, devletin de geçinemediğini gösteriyor.
Talep edilen ek bütçe ile 1 trilyon 83 milyar lira ek vergi geliri toplanacak. Kim ödeyecek bunu? Vatandaş ödeyecek!
6 ay önce Meclis’ten geçen bütçenin yarısı kadar harcama ödeneği içeren 880 milyarlık bir ek bütçe…
Hükümet giderlerinde %48’lik, gelirlerinde de %72’lik bir artış öngörüyor.
Devlet Bile Yıl Sonunu Getiremedi, Vatandaş Ay Sonunu Nasıl Getirsin?
Değerli arkadaşlar, ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimiz;
İşte bu teklif gösteriyor ki, hükümetin bütçesi kendi elleriyle meydana getirdikleri ekonomik darboğaza sadece 6 ay dayanabildi.
Şu artık çok nettir: Hükümet, bu ekonomiye 1 yıl bile dayanamayacak.
Ayrıca devlet bile yıl sonunu getiremezken, vatandaş bu şartlarda ay sonunu nasıl getirsin?
Bütçe hedefi sadece 6 ay içinde patlak veren bir iktidar, şimdi bu milletten 5 yıl daha ülkeyi yönetmek için yetki istiyor.
Sadece 1 yılda enflasyonu %20’lerden %70’lere çıkaran bir iktidarın 5 yılda ülkeyi ne hale getireceğini düşünmek hiç de zor değil. Bir de bu resmi rakam! Bu rakamın gerçekte %100’lere dayandığını hepimiz biliyoruz.
Biz, milletimizin verdiği güçle bu hoyrat iktidarı ülkemize daha fazla vermeden durduracak ve yanlışlarını en kısa zamanda düzelteceğiz. Öngörülemezlik dönemine son verecek, yarın neye uyanacağını bilemez hale gelen insanımıza rahat bir nefes aldıracağız.
İktidar Yüzünden Yaşadığımız Problemler
Muhterem arkadaşlar, kıymetli vatandaşlarımız;
-Tarımı ihracattan gelen parayla değerlendiren, her gün bir başka yerde yanan buğday tarlaları için kılını bile kıpırdatmayan bir iktidar yüzünden bugün ekmek 5 lira oldu.
-Eğitimi binayla değerlendiren bir iktidar yüzünden bugün gençlerimiz “diplomalı işsiz” haline geldi.
-Sağlık alanında sadece hastane binası yaparak çağ atladığını zanneden, doktorlarımıza “giderseniz gidin” diyen bir iktidar yüzünden bugün insanlar randevu bile alamıyor; 3-4 hafta sonrasına bile razı oluyor ama günlerce sonra dahi muayene olamıyor. Bir iktidar bunu kendine dert etmeyecekse başka neyi dert edinecek!
-Hukuku adliye sarayları yapmaya indirgeyen bir iktidar yüzünden bugün her bir başka insanımız mağduriyet yaşıyor. Biraz önce Harbiyeli öğrencilerimizle ilgili söylediğim; hem sevindirici, hem üzüntü verici… Bu kadar zikzak; müebbet hapisten, serbetsliğe… Bu durumun; ülkemizde adaletin olmadığına işaret ettiği kanaatindeyim.
-“Yol yaptık, havalimanı yaptık” diye övünen bir iktidar döneminde, mazot 30 lirayı, otobüs bileti fiyatları 400-500 liraları, uçak biletleri de 1000 lirayı aştı; vatandaş evinden dışarıya adım atamıyor… Tüm bu yanlışlarını örtmek için ise her zaman olduğu gibi iktidar problemi çözeceğine hâlâ muhalefetle uğraşıyor, algı üretme peşine düşüyor!
Süte Su Katanlardan Olmadık, Olmayacağız
Biz Saadet Partisi olarak, olan bitenleri gayet iyi okuyor ve aklıselimle değerlendiriyoruz.
Dönen dolapların da kurulan tuzakların da farkındayız.
Biz birilerinin ciğerlerini bile biliriz, emin olun! Onlar da bizim onları ne kadar iyi bildiğimizi bilirler…
Birileri olmadık işlere tevessül etseler de biz asla “helal ve dürüst siyaset” yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Gerçekleri kimseyi rencide etmeden olduğu gibi söyleyeceğiz. Ama gerçeklerden gocunan olursa onun da müsebbibi biz değiliz!
Bugüne kadar hiçbir zaman süte su katanlardan olmadık, bundan sonra da asla olmayacağız!
Ve biz biliyoruz ki yanlış işlere bulaşanlar var. Fakat onlardan daha da fazla bu memleketin tertemiz evlatları var.
İktidarın ve yetkililerin hukuksuz talimatlarına rağmen hukukun dışına çıkmamak için direnen, bu keyfi yönetim anlayışına karşı devlet geleneğini unutmamış memurlarımız, bürokratlarımız var.
Süte Su Katmayanlarla Yolumuza Devam Edeceğiz
Tam da bu sebeple tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye’yi yeniden normalleştirmeye dönük umutlarımızı hep diri tutuyoruz.
İktidarın tüm baskılarına rağmen dürüst ve ahlaklı kalmaya devam eden bürokratlara, kamu görevlilerimize özellikle teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Bürokratların da kamu görevlilerinin de hatta yeri geldiğinde iktidar mensupları arasında bile bu gerçekleri görenler var. Sesleri yüksek çıkmıyor, ayrı konu. Tasfiye ediliyorlar; o da gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
Bunca olumsuzluğa rağmen hala umut varsa, bu umudu ayakta tutan ve ülkemizin daha fazla bataklığa düşmesine engel olan sizlersiniz.
Bizler süte su katmayanlarla yeni dönemde yolumuza devam edecek, bu ülke için hep birlikte güzel, doğru ve iyi işler yapacağız.
Yozlaştırılan bütün kurumlarımızı derleyip toparlayacak, artık adeta kurumsallaşan yolsuzluklara son verecek, kronikleşen problemlerimize hızlı ve kalıcı çözümler üreteceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle basın toplantımıza katılımınız için teşekkür ediyor; sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımızı muhabbetle selamlıyorum.”
Hibya Haber Ajansı