Bir insanın ve toplumun kumaşını kazandığı parayı nelere harcadığından anlayabilirsiniz.
Gelişmiş ülkelere bakalım;
İdarecileri bisikletle işine gider, küçücük dairelerde yaşarlar, dolaplarında bir kaç kıyafet, son teknoloji telefonlar, lüks arabalar ilgi alanlarında bile değil.
Ama dünyada gezmedikleri görmedikleri yer yoktur, evleri kitap dolu, sergiler, festivaller, filmler, hepsini takip ederler.
Bir de bize bakalım parayı bulunca neler yapıyoruz?
Önce daha büyük bir ev, yeni eşyalar, son teknoloji telefonlar alınır.
Kadınlar arazi jipiyle kuaföre, alışverişe gider.
150 çift ayakkabısı için özel dolap yaptırır ama evinde kütüphanesi yoktur.
Gerekirse kredi çekilip düğün yapılır, maksat namımız yürüsün.
Sade bir nikâhla evlilik mi olur, sonra elalem ne der?
Bizde bütün vitrin elalem için, paramız elalemin beğenisine hizmet eder.
Başkaları küçük dilini yutsun diye değil, kendimizi geliştirmek için para bize hizmet etmeli.
Görgüsüzlük ve şatafat insanların cehaletten kaynaklanan eksikliğini kapatma çabasıdır, başka bir şey değil.
Ne kadar sade bir hayat tarzın varsa o kadar gelişmişsin demektir.
GHA – Genel Yayın Yönetmeni
Mehmet Açık