Suriyeli bir Hanımefendi anlatıyor.
Halep de 3 katlı bir evimiz vardı.
Halep çarşısında iki tane dükkanımız vardı. Ben ise hemşireydim.
Dört çocuğumuz ile hali vakti yerinde denilen sayılı kişilerdendik.
Irak’ta savaş başladı.
Televizyondan seyrediyorduk her şeyi. Gazetelerde gördüğümüz resimlere bakıp bakıp üzülüyorduk.
Elimizden bir şey gelmez deyip dua ediyorduk.
Ama hiç bir zaman Irak’ta yaşananların bizim de başımıza geleceğini düşünmedik.
Önce hiç tanımadığımız yabancı insanlar geldi.
Ne istiyorlardı ben bilmiyorum ama; mahallenin sözü en çok geçenleriyle görüşüyorlardı sürekli.
Ben Şam’a gittiğim bir gün o bizim mahalleye gelen yabancı adamları Şam’da Esad yanlılarıyla yemek yerken de gördüğümde onların her iki tarafı kışkırtmak için gelen ajanlar olduğunu anlamıştım.
Ama artık iş işten geçmişti.
Çünkü insanlar çoktan sokakları doldurmuştu.
Sonrası nasıl da hızlı gelişti anlayamadık. Şehirler, Köyler bombalanıyor ve binlerce insan ölüyordu.
Artık ne Esad laf dinliyordu ne de halk. Sonra yabancı ülkeler bu işe dur demek için Suriye’ye geliyor denildi.
Önce sevindik. Esad’ı tek onlar durdurur dedik.
Yanıldığımızı anladığımızda ne şehirlerimiz kalmıştı, ne de sığınacak bir ülkemiz..
Batı tıpkı Irak’ta yaptığı gibi bizim ülkemizi de karıştırmıştı.
Sonra da en eski silahlarını bizi öldürmesi için Esad’a satmıştı.
Oradan kazandığı paralar ile daha da gelişmiş silahlar yapmış ve onlarında işlevselliğini yine bizim üzerimizde denemişti. Adı savaştı nasıl olsa,
kimse bir şeyin hesabını soramıyordu.
Halep bombalanırken köyümüze gidelim dedik.
Ama Halep yakınlarında arabalarımız tarandı.
Annemi, babamı, iki kardeşimi, eşimi ve iki oğlumu bu saldırıda kaybettim.
Oracıkta hiç bilmediğim bir köye gömdüler onları.
Sonra ben kalan iki çocuğumla köydeki amcamın yanına sığındım.
Bir uçak sesi duyduğumuzda kalbimiz yerinden çıkacak gibi oluyordu artık. Bir gün o uçaklardan birinden yine bir bomba atıldı ve işte o andan sonra iki çocuğum ve köyün çocukları, kadınları, adamları gözlerimin önünde başı koparılmış tavuk gibi çırpınmaya başladılar.
Köyümüze attıkları kimyasal silah ile yandı bedenler, yok oldu.
Kendime geldiğimde hastanedeydim.
Tüm derilerim naylon ile kaplanmış gibiydi.
Çocuklarım öldü,180 kişilik köyden sadece 12 kişi kurtulduk.
Savaşın üçüncü yılından itibaren ölenlerin kaydı tutulmaz oldu Suriye’de.
Şimdi Tv’ler Suriye’de 1 milyon insan öldü diyorlar. Yalan vallahi yalan. En az 4 milyon insan katledildi Suriye’de.
Size diyeceğim odur ki; Batı müslümanları yok etmeyi kafaya koymuş.
Kendileri birlik olmuşlar ve hep beraber Müslüman ülkelere saldırıyorlar.
Önce veriyorlar coşkuyu, insanları sokaklara döküyorlar. Sonrada biz iyi müdahale ederiz. Biz bu işi biliriz diyerek gelip ülkeleri işgal ediyorlar.
Ama bu arada olan o ülkenin insanlarına oluyor.
Dindarı, artisti, alimi, zalimi, çocuğu, kadını, adamı herkes ölüyor.
Çünkü bombalar insan, yaş veya meslek, inanç ayırt etmiyor.
Ülkenize sahip çıkın.
Mazlumların umudu olan bir ülkeniz var ve batı size de başladı, el birlik olup buna fırsat vermeyin.
İş işten geçtikten sonra akıllanmak bir işe yaramıyor.
El birlik olun ve batıya yem etmeyin ülkenizi.
Nihal Taş