KARA ÇARŞAFIN TARİHİ VE KÖKENİ
Çarşafa Osmanlıda 19. Yüzyılın sonlarında rastlanmaya başlanır.
Yani Anadolu da islam adına Müslümanların çarşaf kullanma tarihi 150 yılı bulmaz.
Osmanlı tebası Hristiyan Ortadoks rahibeler ile bazı Rum, Gürcü Ortadoks kadınların yaş tuttukları dua çarşı pazara gittikleri zamanda başından aşağı örtü, etek, şalvar vb şeklinde kullandığı kara giysiler Müslüman Türk kanlarında görülmezdi.
Yörük ve Türkmen kadınlar güllü dallı renkli bindallı, şalvar ve etekler, cepken ve uzun ceketler giyerlerdi.
Giysileri rengarenk olur ve çiçek motifleri süslerdi.
Bu durum hala yörük ve Türkmen köylerinde geleneksel bir giysi adeti şeklinde devam etmektedir.
İslami çevrelerde kara çarşaf giyme Suriye, Irak, İran civarındaki gayri müslim hanımlardan bir kısım şii – caferi arap ve acem hanımlara da sirayet etmiştir.
Doğu Karadeniz civarında da Gürcü, Ermeni ve Rum hanımlar kullanırlardı.
Osmanlı’da İlk olarak Tanzimat döneminde hacca giden insanımız İranlı ve bazı Arap kadın hacılarda görerek kara çarşaf getirmeleriyle ülkemizde Müslüman kadınların da hayatına girmiştir.
Ancak ilk önceleri pek tutulmamış ve dini çevreler bidat olarak nitelemiştir.
Ayrıca gayri müslim dinlere özgü rahibe kıyafeti ve ölenlerine yas tutan kadınlarının giysisi olarak mütala edilmiştir.
Osmanlı’nın son dönemlerinde kara çarşaf kullananların sayısında artış yaşanmış 1870 lerden sonra yaygınlaşmıştır.
Sonunda Sultan 2. Abdulhamit döneminde kara çarşaf yasaklamıştır.
Dindar olduğu bilinen II. Abdülhamid, 2 Nisan 1892’de belden bağlanmış siyah çarşaf giyen Müslüman kadınların matem tutan Hristiyan kadınlara benzedikleri ve güvenlik bakımından da sorun yaratacağı gerekçesiyle kadınların çarşaf giymesini yasaklamıştır.
Günümüzde sanki hakiki Müslüman kadın giysisi kara çarşafmış gibi bazı tarikat ve cemaatler kadınlarımıza bu giysiyi sunmuştur.
Öyle ki başörtülü, türbanlı, yazmalı, tülbentli, eşarplı Türk kadınına özgü örtü ve pardesü giyimini bile eleştirecek, kara çarşafı dayatacak derecede bu iş yaygınlaştı