İsveç’in Refahı: Tutumluluğun Gücü
Buse Yılmaz’ın Köşe Yazısı
İsveç denince akla ilk gelen şeylerden biri refah seviyesinin yüksekliğidir. Pek çok kişi, İsveç gibi ülkelerin ekonomik refahını yalnızca gelir düzeyine veya doğal kaynaklarına bağlama eğilimindedir. Ancak bu görüş eksik kalır. İsveç’in refah seviyesinin asıl sebebi, gelirlerinden çok halkının tutumlu, bilinçli ve sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemesidir.
Bu durumu daha iyi anlamak için Türkiye ile karşılaştırmalı bir bakış açısı geliştirelim.
Gösteriş ve Tüketim Alışkanlıkları
Türkiye’de son yıllarda “dışarıda yemek yeme” alışkanlığı yaygınlaşmış durumda. Özellikle beyaz yakalı kesimin hafta sonları boğaz manzaralı kahvaltılara gidip bir öğünde birkaç günlük maaşını harcadığını görüyoruz. Bu davranış, adeta bir sosyal statü göstergesine dönüşmüş durumda. Halbuki İsveç’te durum tam tersidir. Volvo’da üst düzey yönetici bile işine evde yaptığı tostla gider. İsveç’te dışarıda yemek yemek, ancak doğum günü, mezuniyet gibi özel durumlarda tercih edilir.
Basit ve Sürdürülebilir Yaşam
Bir İsveçli için konfor ve refah, aşırı tüketime değil, sade bir yaşam tarzına dayanır.
• Ulaşım: Çoğu İsveçli, işe bisikletle veya toplu taşımayla gider. Ailelerin bir arabası varsa bile, bu genelde yalnızca alışveriş gibi zorunlu durumlar için kullanılır.
• Kıyafet ve Eşyalar: Ortalama bir İsveçlinin kıyafet dolabı, bir Türk’ün dolabının beşte biri kadardır. Giydikleri kıyafetleri yıllarca kullanırlar ve modayı takip etmek yerine işlevselliği ön planda tutarlar. Aynı durum mobilyalar için de geçerlidir. Yeni ev kuran bir İsveçli, aldığı mobilyaları 20-25 yıl kullanabilir. Bizde ise kıyafetler bir kez giyildikten sonra aylarca dolapta beklerken, mobilyalar birkaç yıl içinde “modası geçti” diye değiştirilir.
• Enerji Kullanımı: İsveç’te evlerde sadece kullanılan odaların ışıkları açıktır. Gereksiz enerji tüketiminden kaçınırlar. Çöplerini dahi geri dönüştürerek enerjiye dönüştüren İsveçliler, bu konuyu yalnızca çevresel bir sorumluluk olarak değil, ekonomik bir önlem olarak da görür.
Çalışma ve Üretim Ahlakı
İsveç’te herkes çalışır. Kadınlar ve erkekler eşit şekilde iş gücüne katılırken, gençler küçük yaşlardan itibaren harçlıklarını kazanmayı öğrenir. Bu, yalnızca ekonomik bir kazanç değil, aynı zamanda bireyin özgüven ve sorumluluk duygusunu geliştiren bir gelenektir.
Türkiye’deki Tüketim Çılgınlığı
Türkiye’de refah algısı, genelde tüketim odaklıdır. Daha büyük evlerde oturmak, en yeni telefon modellerine sahip olmak, sürekli dışarıda yemek yemek ve lüks yaşam standartlarıyla öne çıkmak yaygın bir anlayıştır. Oysa bu, ekonomik dengesizliklere yol açan bir tutumdur. İsveç’te ise refah, tüketim değil, sürdürülebilirlik üzerinden tanımlanır. İnsanlar, paralarını daha verimli kullanarak hem bireysel hem toplumsal düzeyde daha dengeli bir hayat sürer.
Refahın Gerçek Sırrı: Tutumluluk
İsveç’in ve Kuzey Avrupa ülkelerinin refah seviyesi, gelirlerinden çok harcama alışkanlıklarına dayanır. Onlar paralarını bilinçli kullanarak, israftan kaçınarak ve geleceği düşünerek hareket ederler. Bu anlayış, onları uzun vadede ekonomik refaha ulaştırmıştır.
Bizde ise savurganlık ve gösteriş düşkünlüğü, refahın önündeki en büyük engellerden biridir. Herkes en iyisini ve en yenisini isterken, kimse konforundan ödün vermek istemez. Ancak gerçek refah, tüketimi artırmakla değil, tutumlu bir yaşam tarzını benimsemekle elde edilir.
Sonuç olarak, İsveç’in başarısının sırrı basit: Onlar, kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanıyor ve ihtiyaçlarını abartmadan yaşıyorlar. Bu, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal refahın da temel taşıdır.
Buse Yılmaz