Allah Korkusu ve İkiyüzlülük: Gerçek Yüzler
Mehmet Açık’ın kaleme aldığı bu hikâye, ilk bakışta bir dram gibi görünse de, derinlere indikçe ahlaki bir ders ve toplumsal bir eleştiri barındırıyor. Hikâye, insanların Allah korkusunu bir maske olarak kullanarak gerçek niyetlerini gizlemelerinin trajik sonuçlarına dikkat çekiyor.
Öykünün ilk kısmında, Allah’a olan bağlılığı nedeniyle ağlayan bir kadın görüyoruz. Bu kadın, kuşların onu başı açık görmesini günah sayacak kadar hassas (!) bir inanç sergiliyor. Ancak bu abartılı hassasiyetin arkasında, eşine ihanet eden bir yüz saklı. Kadının davranışı, dışa dönük bir dindarlığın samimiyetini sorgulamamıza neden oluyor. Allah korkusunu dilinden düşürmeyen bu kişinin, aslında kendi nefsine yenik düştüğü anlaşılıyor.
Hikâyenin ikinci kısmında, kraliyet hazinesini çalan bir din adamı üzerinden, “görünürdeki dindarlık” kavramı yeniden sorgulanıyor. Karınca ezmemek adına parmak uçlarında yürüyen bu kişi, halkın gözünde takdir kazansa da, içten içe büyük bir suça imza atmış. Bu, toplumda sıkça karşılaşılan bir ikiyüzlülüğün temsilidir: Allah korkusunu ve dindarlığı sergilemek, aslında başka günahları gizlemenin bir aracı olarak kullanılıyor.
Hikâyenin kahramanı, “Allah korkusunu abartanların bu abartıyı suçlarını örtmek için yaptığını” söyleyerek, büyük bir gerçeği işaret ediyor. Gerçek dindarlık; samimi bir inanç ve ahlaki bir duruş gerektirir. Ancak, bazı insanlar bu kavramları bir “maske” olarak kullanarak toplumu kandırmayı seçiyor.
Modern Toplumda İbretlik Mesajlar
Bu hikâye, özellikle günümüz toplumunda sıkça karşılaşılan bir duruma ışık tutuyor: Kameralar önünde dindarlık pazarlayıp perde arkasında farklı yüzler sergileyenler. Bugün, ahlak ve dürüstlük kavramlarının reklam malzemesi haline getirildiğini görmek üzücü. Din, bir yaşam biçimi ve vicdani bir rehber olmak yerine, çıkar sağlama aracı olarak kullanılıyor. Bu da toplumda güvenin azalmasına ve değerlerin yozlaşmasına neden oluyor.
Sonuç: Samimiyet, Her Şeyin Anahtarı
Hikâyenin verdiği ders çok açık: Allah korkusunu göstermek, onunla ilgili söylemler üretmek değil; içten, dürüst ve samimi bir hayat sürmek önemlidir. İbadet, gösteriş için değil, bir vicdan meselesidir. Toplum olarak bu tür iki yüzlülüklere karşı dikkatli olmak ve gerçek ahlaki değerleri savunmak, hepimizin sorumluluğudur.
Günümüz dünyasında Mehmet Açık’ın bu hikâyesi, bir köşe taşı niteliğinde. İnsanları, kendi hayatlarına ve çevrelerine bir kez daha bakmaya davet ediyor. Hakikat ve adalet için, samimiyeti rehber edinelim.
Mehmet Açık
Sizce Allah korkusu gerçekten yaşayan bir inanç mı, yoksa toplum baskısının bir yansıması mı?