Türkiye Olmadan Asla!
Yunan-Rum Stratejisi ve Gerçekler Nihal Taş
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), tarih boyunca büyük güçlerin desteğini arkalarına alarak Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den ve Kıbrıs’tan dışlamaya yönelik bir siyaset izlemişlerdir.
Ancak bu strateji, kendi çıkarları için başkalarının savaşmasını bekleyen bir hayalden öteye gidememiştir.
Özellikle Yunan-Rum siyasetinin temelinde, güçlü bir devletin desteğini alarak Türkiye’ye karşı üstünlük sağlama fikri yatmaktadır. Yunan ve Rum yöneticiler, Avrupa Birliği (AB) ve ABD gibi güçlerin kendi çıkarları uğruna Türkiye ile doğrudan çatışmaya girmeyeceğini hesaba katmadan hareket etmektedirler. Ancak geçmişte olduğu gibi bugün de bu stratejinin gerçeklerle uyuşmadığı defalarca kanıtlanmıştır.
AB ve ABD’nin Rumları Yüzüstü Bırakışı
Yunanistan’ın 1981’de AB’ye katılmasıyla başlayan süreçte, GKRY’yi de Birlik üyesi yaparak Türkiye’yi bölgeden dışlama çabaları dikkat çekmiştir. 2004 yılında Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye alınması, bu hedef doğrultusunda önemli bir adım olarak görülse de uzun vadede beklenen desteği sağlayamamıştır.
Özellikle Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler, AB’nin ve ABD’nin Yunan-Rum stratejilerine verdiği desteğin giderek azaldığını göstermiştir. Bunun en somut örneklerinden biri, Güney Kıbrıs ile Girit arasında inşa edilmesi planlanan “Great Sea Interconnector” (GSI) projesidir. Bu su altı elektrik bağlantısı, adayı Avrupa’nın enerji ağına bağlamayı hedefliyordu.
Başlangıçta AB, projeye 2 milyar Avro yatırım yapacağını açıklamış, ancak kısa süre içinde bu kararından vazgeçmiştir. ABD de bu projeyi rantabl bulmayarak desteklemeyeceğini duyurmuştur. Bu geri çekilmenin ardındaki en büyük sebep, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarını uluslararası hukuka uygun şekilde korumasıdır.
Türkiye-Libya Mutabakatı: Oyunun Kurallarını Değiştirdi
5 Aralık 2019’da Türkiye ile Libya arasında imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakat Muhtırası”, ardından 21 Aralık 2019’da yürürlüğe giren “Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası”, bölgedeki dengeleri kökten değiştirmiştir.
Bu anlaşma, Türkiye ile Libya arasında belirlenen deniz yetki alanlarının, uluslararası hukuka uygun olarak BM tarafından da tescil edilmesiyle daha da güçlenmiştir. 30 Eylül 2020’de BM tarafından resmen tanınan bu sınırlar, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını tartışılmaz hale getirmiştir.
Bu tescilin anlamı açıktır:
• Türkiye’nin onayı olmadan bu deniz yetki alanından herhangi bir boru hattı, su hattı, elektrik bağlantısı, internet kablosu veya doğalgaz hattı geçirilemez.
• Yunanistan ve GKRY’nin Türkiye’yi devre dışı bırakma çabaları, uluslararası hukukun da onayladığı bu anlaşmayla kesin olarak engellenmiştir.
GHA İstihbarat Servisi Şefi Nihal Taş: “Türkiye’siz Planlar Çökmeye Mahkûm”
GHA İstihbarat Servisi Şefi Nihal Taş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Yunanistan ve GKRY, tarih boyunca Türkiye’yi devre dışı bırakmak için birçok strateji geliştirdi. Ancak hepsi başarısız oldu. Bugün de ABD ve İsrail’e sırtlarını dayayarak Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den uzaklaştırabileceklerini sanıyorlar. Oysa Türkiye olmadan bölgedeki hiçbir planın hayata geçme şansı yoktur. BM tarafından tescillenmiş deniz yetki alanlarımız, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor. ABD ve AB, Rumları ve Yunanları yüzüstü bırakmış durumda. Doğu Akdeniz’de oyun kurucu Türkiye’dir ve bu değişmeyecektir.”
Sonuç: Türkiye’siz Oyun Kurulamaz
Bugün GKRY, AB’den beklediği desteği bulamayınca yüzünü ABD’ye ve İsrail’e çevirmiştir. Ancak ABD ve İsrail’in, Rumların çıkarları uğruna Türkiye ile doğrudan bir çatışmaya girmesi mümkün değildir.
Tarih boyunca büyük devletlerin desteğiyle Türkiye’ye karşı üstünlük sağlama hayali kuran Yunan ve Rum yönetimleri, her defasında bu hayalin gerçeklerle çeliştiğini görmek zorunda kalmıştır. Türkiye olmadan Doğu Akdeniz’de hiçbir planın başarılı olamayacağı gerçeği, artık uluslararası düzeyde de kabul edilmektedir.
Ankara’nın kararlı duruşu, egemenlik haklarını ve deniz yetki alanlarını koruma konusundaki net politikası, bu tür hayalleri suya düşürmeye devam edecektir.
Türkiye olmadan asla!