Şıracının Şahidi Bozacı…
“Bozacının Şahidi Şıracıdır” Osmanlı’dan kalma bir atasözüdür. Hikayesi ise şöyledir:
Boza bitince şıra hemen satışa çıkarılırdı, şıra bitince boza satışa çıkarılırdı. Boza ve şıra, sarhoş edici bir etkiye sahip olduğuna inanıldığı için yasaklanmıştı. Böyle olumsuz koşullarda boza ve şerbet üreticileri birbirlerine sahip çıkmış ve birbirlerini şöyle savunmuşlardı.
Bozacıya sorarlardı, şıra nasıl?
“Şahane” derdi.
Şıracıya sorarlardı, boza nasıl?
“Mükemmel” derdi.
Son günlerde bozacının şahidi şıracılar yine bir hayli çoğaldı. “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” suçundan tutuklanan Ümit Özdağ’ın “Tek korkum, Kaşif Kozinoğlu’na yapılan suikast gibi bir olayın başıma gelmesidir.” şeklinde tribünlere oynayan açıklamasından sonra, Türkiye’de kaos yaratma peşinde olan CHP’nin milletvekili Tuncay Özkan’ın cezaevinde olduğu günlere dair örnekler vererek “Ümit Özdağ’ı zehirleyerek öldürebilirler. Yediklerine, içtiklerine dikkat etsin” mealindeki Sözcü TV’de yapmış olduğu açıklamaları, Türkiye’de 342.526 kişinin cezaevlerinde kaldığı düşünüldüğünde toplumsal kaos yaratmak için CHP’nin yeni bir üretimi olmuştur.
“Ben öğrencilerime görev verirdim. Derdim ki; Ürdün’de bir çatışma çıkart, Yunanistan’da hükûmet darbesi ile bir iç savaş çıkart veya Romanya’da. Bu ödevi verirdim, ondan sonra yazılı olarak gelirdi bana o ödev. Sonra onları nasıl kışkırtacağını düşünmesi yani yaratıcı olması…” şeklinde öğrencilerini yetiştirdiğini söyleyen ve kendi de siyaset maskesi takarak bizzat bu misyonu uygulamaya geçen Ümit Özdağ’a omuz veren Tuncay Özkan, günümüz için “cezaevinde öldürülme” dillendirmesi yaparak cezaevlerindeki 342.526 kişiye ve onların ailesine Ümit Özdağ’ın ödevlerindeki gibi misyon mu yüklemeye çalışmaktadır? Ümit Özdağ herhalde Tuncay Özkan’a “Toplumda iç savaş, kaos çıkart” ödevi verdi, o da böyle bir üretim gerçekleştirdi.
Tuncay Özkan’ın “Cezaevinde zehirleyerek öldürülebilir” açıklamasından sonra, her ne kadar bu tür ödevlerle öğrenci yetiştirse de psikolojik ve fiziksel olarak çeşitli rahatsızlıkları olan Ümit Özdağ’ın böyle bir açıklama sonrası, cezaevinde bu rahatsızlıklarının artacağı bir gerçektir.
Çünkü her yanına gelene “zehirlenerek öldürülme” konusunu anlattığı ifade edilmektedir. Tuncay Özkan’ın bu açıklamaları sadece Ümit Özdağ’ı değil cezaevlerindeki 342.526 kişiyi ve onların ailesini etkileyecek bir potansiyeli vardır. Her türlü terör örgütüyle yakın teması olan CHP, acaba cezaevlerinde isyan için bahane arayanlara Ümit Özdağ üzerinden subliminal mesaj mı veriyor yahut kendi halindeki mahkûmları tedirgin ederek, düşündükleri kaosun bir parçası yapmaya mı çalışmaktadır?
Tuncay Özkan’ı savunmaya kalkanlar diyor ki; O 17 yıl önce cezaevinde FETÖ tarafından kendine yapılanları anlattı.
17 yıl önce FETÖ’nün sözde kendine yaptıklarını anlatıyorsa, şimdi neden cezaevindeki tüm mahkûmların ruh ve fizik sağlığını etkileyecek ve bozacak şu açıklamayı yapıyor:
“1- Kendisine verilen yemekleri elektrikli ocakla kaynattığı suyla en az iki kere yıkasın. Eğer yıkamıyorsa hiç yemesin. Çünkü fare zehrini suda eritiyorlar ve yemeklere katıyorlar. Yiyeceği zaman mutlaka kaynar suyla yıkamalı.
2- Kantinden aldırabileceği sebzeleri kendisi kaynar suda haşlasın onları yiyerek bu süreci geçirsin.
3- Kuru soğan yemesin. Kuru soğanın içerisine stronsiyum ve sezyum zerk ediliyor. Kuru soğan birden o kadar lezzetli hale geliyor ki hiç şeyi anlamıyorsunuz. Sakın kuru soğan yemesin.”
Tuncay Özkan’ın kaos tetikleyen bu açıklamalarından sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın, Sözcü TV’de yayımlanan “Başkent Kulisleri” adlı programdaki cezaevlerine dönük sözlerinden ötürü, program hakkında inceleme başlatıldığını bildirdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ‘Başkent Kulisleri’ isimli programda ‘cezaevlerini hedef alarak servis edilen yemekler ya da verilen sağlık hizmetleri üzerinden siyasi suikastlar olabileceği’ söylemiyle ilgili olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesi uyarınca ‘Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma’ suçundan re’sen soruşturma başlattı. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü de “Herhangi bir somut bilgi veya belgeye dayanmayan, toplumumuzun adalet sistemine olan güven duygusunu hedef alan ve sansasyon oluşturmaya yönelik mesnetsiz iddialar asla kabul edilemez.” açıklaması yapmıştır.
Kaldı ki, bir diğer gerçek ise gerek Ümit Özdağ’ın gerek Tuncay Özkan’ın FETÖ ile “al gülüm ver gülüm ilişkisi” olan kişiler olmasıdır. Tuncay Özkan tutuklandığı yıl sahibi olduğu Kanal Türk’ü FETÖ’nün sembol iş adamı Akın İpek’e 30 milyon dolara satmıştı. Tuncay Özkan, “Hocaefendi’nin bir gülüşüne servetimi feda ederim” diyen Akın İpek’e şevkle, heyecanla şu teşekkürü etmişti:
“Neden sattık? Zorda kaldık, ondan sattık. Alanlara teşekkür ediyorum. Koza Grubu’na buradan teşekkür ediyorum. Koza bu televizyonu almasaydı bu kanalın malları haraç mezat gitmişti! Koza Grubu almış, alsın. Hayırlı olsun. Kanaltürk öyle bir güç ki, Koza Grubu zaten o güçle birlikte yürüyecektir! Efendim, niye o gruba satılmış? Gruba teşekkür ediyorum. İyi niyetleri için de yardımları için de teşekkür ediyorum…”
Ümit Özdağ da 15 Temmuz darbe girişimini bir yıl öncesinden bilen FETÖ’cü firari Emre Uslu’nun “Ümit Özdağ benim hocamdır. Çok sevdiğim, saydığım birisidir” dediği kişidir. Ümit Özdağ çıkardığı 21. Yüzyıl dergisinde bu Emre Uslu’ya da köşe yazısı yazdırmıştı. Geçtiğimiz haftalarda FETÖ’cü firari Önder Aytaç, “Ümit Hoca benimle Hocaefendi’ye haber ve selam gönderen birisiydi. Gelen cevabı da çok önemli bulan ve dönemin Genelkurmay’ına götüren kişiydi. Sonradan bunları inkâr edip FETÖ söyleminden ve ultra ulusalcılıktan medet umar bir hale geldi” (22 Ocak 2025) demişti. FETÖ’cü Önder Aytaç daha önce de Ümit Özdağ ile görüşmelerini “Evet görüştük. Zaman zaman da konuşur görüşürdük Ümit Hoca ile ortak çıktığımız TV tartışma programlarında vs. Ben Hocaefendi adına diye görüşmek istedi, benimle talep Ümit Özdağ’dan geldi bana. O da dönemin …. başkanı adına görüşmek istediğini ifade etmişti.
Ümit Özdağ ile Ankara Kalesi’nde tarihi bir restoranda, Beyaz TV’de program kulislerinde, Ankara’da havalimanına giderken defalarca görüşmelerimiz oldu. Hatta bir defasında ‘Allah göstermesin bir kaza olsa bir ulusalcı ile bir cemaatten insan aynı arabada’ deyip kahkahalarla gülmüşüzdür.” şeklinde anlatmıştı.
Tuncay Özkan’ın cezaevindeki Ümit Özdağ ile ilgili kaos tetikleyen açıklamalarını da “Bozacının Şahidi Şıracı” diye izah etsek sanırım tam tarif yapmış oluruz. Tuncay Özkan da Ümit Özdağ gibi çakma Atatürkçü ve Ulusalcıdır.
Her ikisi de bulundukları partilerde terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile yapılan ittifaklara hizmet etmiş, bu ittifaklardan siyasi menfaatler gözetmiş kişilerdir. Ümit Özdağ Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önce AK Parti’ye “Bana bakanlık verirseniz sizi desteklerim” pazarlığına girmiş, kapı suratına kapanınca, bu sefer HDP ittifakıyla seçimlere giren Kemal Kılıçdaroğlu’na “Bakanlık pazarlığına” gitmiş ve anlaşarak o ittifak içinde yer almıştır. Tuncay Özkan da herkesin bildiği gibi bir HDP aşığıdır. PKK’lı Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret edip “Selahattin Demirtaş’la da diğer arkadaşlarla da kucaklaşacağız, yolumuza devam edeceğiz” diyen kişidir.
Ümit Özdağ ve Tuncay Özkan “Bozacının Şahidi Şıracı” misali yolları hep kesişen kişilerdir. Şimdi de cezaevlerinde kaos tetiklemek için buluşmuşlardır. İsrail’in Gazze vahşeti başlar başlamaz, Siyonizm duyularıyla harekete geçen, partisinden İsrail ordusuna katılanlar ve İsrail ordusuna dua edenler, öldürülen Gazzeli mazlumlarla dalga geçenler çıkan Ümit Özdağ’ın geçmişte söylediği “Mossad ile görüştüm” sözleri ışığında, elbette bugünlerdeki gelişmeleri daha çok dikkatli takip etmeliyiz.
Türkiye’de her kılıktan casuslar kullanan Mossad Türkiye’yi karıştırmak için her yolu deneyebilir. Cezaevlerindeki ve cezaevi dışındaki Mossad casuslarına dikkat etmekte fayda vardır. CHP’nin de her olayda halkı sokaklara çağırma çağrıları düşünüldüğünde Türkiye’nin her gelişmeye çok hassas davranacağı bir süreci yaşamaktayız. Ümit Özdağ ne demişti?:
“Ben öğrencilerime çatışma, iç savaş, hükümete darbe nasıl yapılır ödevleri verdim. Nasıl kışkırtacağını düşünmesi lazım. Yaratıcı olması lazım”
Anlaşılan son ödevleri Türkiye üzerinde…
Yıldıray Çiçek