ALLAH’A HAVALE EDİLMEK VE EMANET EDİLMEK ARASINDA İNCE BİR ÇİZGİ
Hayatın karmaşasında, insan ilişkilerinde ve manevi yolculukta karşılaştığımız kavramlar bazen düşündüğümüzden çok daha derin anlamlar taşır. Bu kavramlardan ikisi, “Allah’a havale edilmek” ve “Allah’a emanet edilmek” arasındaki farktır. İlk bakışta benzer gibi görünse de, bu iki ifade arasında derin bir anlam ayrımı bulunmaktadır. Bu fark, hem insanın içsel dünyasında hem de toplumsal ilişkilerde önemli bir ders barındırır.
HAVALE EDİLMEK: HAKSIZLIĞIN SON NOKTASI
“Allah’a havale edilmek” kavramı, genellikle bir kişinin zor bir durumla karşı karşıya kaldığı, hakkının yendiği veya zulme uğradığı anlarda karşımıza çıkar. Bu, insanın elinden gelmeyen bir durumu ve çözümsüz kalan bir haksızlığı, Allah’a teslim etmesi anlamına gelir.
Havale edilmek, çoğunlukla bir bedduanın, kırgınlığın veya sonlanmamış bir hesaplaşmanın sonucudur. Burada kişi, elinden geleni yapmış ve artık sorunu çözmek için bir yol bulamadığında, son çare olarak Allah’a teslim eder. Ancak burada önemli bir hatırlatma yapılmalıdır; havale edilmek, bir sorumluluktan kaçmak değil, sorunun çözümsüzlüğünü kabul edip, adaletin en yüce merci olan Allah’a bırakmaktır.
Havale edilmek, aynı zamanda hak yenmiş bir durumu simgeler. Eğer bir insan bu noktaya gelmişse, aslında o kişinin kul hakkı yemiş olabileceği bir uyarıdır. Çünkü hakkın teslim edilmediği her durum, bir zulümle sonuçlanabilir ve buna karşı bir gün Allah’ın adaleti mutlaka tecelli edecektir.
EMANET EDİLMEK: GÜZEL BİR DUANIN İÇİNDE OLMAK
Öte yandan, Allah’a emanet edilmek ise tamamen farklı bir manaya gelir. Emanet edilmek, güven, sevgi ve teslimiyet ifade eder. Bir kişinin, canını, malını, sevdiklerini ve değerli her şeyini Allah’a teslim etmesi, Yaratıcıya olan güvenin bir ifadesidir.
Emanet edilen kişi, güzel bir duanın içindedir, her yönüyle korunur ve kollanır. Allah’a emanet edilmek, bir kişinin ya da bir şeyin en güvenli elere bırakılmasıdır. Emanet, sadece fiziksel bir koruma değil, aynı zamanda manevi bir teslimiyetin ve ilahi korumanın bir simgesidir. Kişi, Allah’a emanet edilerek, huzura ve güvene kavuşur.
HANGİSİ OLMAK İSTİYORSUNUZ?
Hayatta en değerli şeylerden biri, güzel bir duanın içinde yer almak ve Allah’a emanet edilenlerden olmak değil midir? Hepimiz, bir gün arkamızda nasıl bir iz bırakacağımızı düşünmeliyiz. “Havale edilen mi, yoksa emanet edilen mi olmak istiyorum?” sorusunun cevabı, yaşamımızı şekillendiren en önemli unsurlardan biridir.
Havale edilmek, bir kişinin hak yemesi ve adaletin tecellisini beklemesi anlamına gelirken, emanet edilmek, güven ve huzur içinde olmayı ifade eder. Emanet edilenler, iyilikle hatırlanır ve güvenle anılır. Havale edilenler ise adaletin bir gün gerçekleşmesini bekler.
SONUÇ: HAYAT TARZI OLARAK SEÇİMİNİZİ BELİRLEYİN
İnsan, yaşamını şekillendirirken, hangi yolda yürümek istediğine karar verir. Emanet edilen olmak, her şeyin Allah’a güvenle teslim edilmesi, hem Allah’a hem de insana karşı sorumluluk bilinciyle hareket edilmesidir. Bu hayat tarzı, içsel huzuru ve dışsal güveni getirir. Diğer taraftan, havale edilen olmak, genellikle zor ve haksız durumlarla karşılaşılan, daha çetin süreçlerin sonucudur.
Yaşamınızı, bu farkı bilerek ve bu farkı yaşatarak yönlendirin. Çünkü sonunda, her insan kendi eylemlerinin hesabını verecektir. Emanet edilenler, huzurlu bir yaşam sürer ve iyi anılır; havale edilenler ise Allah’ın adaletinin gerçekleşmesini bekler. Bu bilinçle, her adımınızı atarken, hangi yolu tercih ettiğinizi unutmayın.Nihal Taş
