Büyük Orta Doğu Projesi: Dış Cephe ve İç Cephe Mücadelesi
Dünya siyaseti, büyük güçlerin stratejik planlarıyla şekilleniyor. “Büyük Orta Doğu Projesi” adı verilen plan ise, sadece Orta Doğu’yu değil, Batı’dan doğuya, Kuzey Afrika’dan Hindistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır.
Peki, bu projenin içinde gerçekten ne var?
Bir Planın Arka Perdesi: Kuzey Afrika’dan Ukrayna’ya Uzanan Bir Strateji
Büyük Orta Doğu Projesi, sadece Orta Doğu’nun değil, Kuzey Afrika ve hatta Karadeniz’in de içinde olduğu geniş bir stratejiyi hedef alıyor. Proje, Batı’nın çıkarlarını doğuda, özellikle de Rusya’nın etki alanındaki bölgelerde sağlamlaştırmayı amaçlıyor. Hedefteki ülkeler arasında, sadece Orta Doğu’nun sıcak bölgeleri değil, Karadeniz ve Ukrayna gibi jeopolitik açıdan kritik öneme sahip bölgeler de bulunuyor.
Özellikle Ukrayna’ya yapılan 150 milyon dolarlık askeri yardım, bu stratejinin sadece bir parçası. Bu yardımların temel amacı, bölgedeki stratejik denetimi artırmak ve Rusya’yı çevrelemekti. 2006 yılında Condoleezza Rice’ın Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’a yaptığı ziyaretin de ana hedefi bu bağlamda şekillenmişti. Ziyaretin gerekçesi, Montrö Antlaşması ve Kanal İstanbul projelerinin ön planda olmasıydı. Montrö’nün 11. ve 12. maddeleri, Amerikan donanmasının Karadeniz’e girmesini engelliyor, bu da Batı’nın askeri stratejileri için önemli bir engel oluşturuyordu.
Montrö ve Kanal İstanbul: Amerika’nın Stratejik Hamlesi
Amerika’nın bu engeli aşmak için önerdiği çözüm, Kanal İstanbul projesiydi. Montrö’nün bağlayıcılığını geçersiz kılacak bir paralel kanal açılması gerektiği ifade edilmişti. Bu projeyle, Karadeniz’deki askeri üslere Amerikan donanmasının girişini sağlamak amaçlanıyordu. Ardından gelen açıklamalarda, İstanbul’a paralel bir kanalın açılmasının yanı sıra, Çanakkale’ye de benzer bir kanal yapılacağı ifade edilmiştir.
Amerika’nın planları açıkça ortaya çıkarken, Türkiye’nin savunma stratejisinin bu büyük projeye nasıl yanıt vereceği hala büyük bir soru işareti. Kanal İstanbul, sadece bir ulaşım meselesi olarak gündeme gelmemiş, aynı zamanda bölgesel güvenlik ve askeri stratejilerin de belirleyicisi olmuştur.
Dış Cephe, İç Cephe: Amerika ile Mücadele
Bugün, Türk hükümeti Kanal İstanbul’u “inadına” yapacağını açıklıyor. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Amerika, sadece dışarıda değil, içeride de etkisini sürdürmekte. Ege’deki silah yığınağı, YPG’ye gönderilen silahlar ve iç cephedeki siyasi mücadele, tüm bu stratejik gelişmelerin bir parçası.
Bu soruyu sorarak bir adım daha ileri gidelim: Biz gerçekten dışarıdaki Amerika ile mi mücadele ediyoruz, yoksa içerideki Amerika’yla mı? Amerika’nın küresel hokkabazlıkları ve siyasi manevraları ön planda olabilir, ancak içerideki güç odakları ve dışarıdaki stratejilerin birleştiği noktada Türkiye’nin ne kadar bağımsız kalabileceği de büyük bir soru işareti oluşturuyor.
BOP Ortaklığı ve Gelecek Senaryoları
Büyük Orta Doğu Projesi, sadece Batı’nın çıkarlarını değil, küresel güç dengesini de etkileyen bir proje. Türkiye, bu projede bir partner olarak yer almak zorunda bırakılmıştır. Ancak unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin kendi jeopolitik çıkarları ve bölgesel güvenliği her şeyden önce gelmektedir. Amerika’nın hedefi, küresel liderlik için her türlü stratejiyi kullanırken, biz de kendi çıkarlarımızı ve ulusal güvenliğimizi savunma noktasında duruşumuzu netleştirmeliyiz.
Bu, sadece dış politikada değil, iç politikada da bir mücadeleyi gerektiriyor. Türk halkının bu stratejiler karşısında birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi, ulusal çıkarların korunmasında önemli bir rol oynayacaktır.
Sonuçta, Amerika’nın küresel stratejileriyle mücadele ederken, içteki etkilerini de göz ardı etmemeliyiz. Gelecek, bu büyük hesaplaşmaların ve stratejik hamlelerin sonucuna göre şekillenecek.
Nihal Taş