Aksakal, DSP’nin 36’ncı yaşını kutladı
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, DSP’nin 36’ncı yaşını kutladı.
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, DSP’nin 36’ncı yaşını kutladı. Aksakal mesajında şu ifadelere yer verdi: Demokratik Sol Parti 36’ncı yaşını coşkuyla kutladı. Kutlama törenine birçok partili, parti genel başkanları, diğer partilerden temsilciler, sivil toplum kuruluşu ve sendika temsilcileri de katıldı. Kutlama töreni öncesi DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ve parti heyeti Anıtkabir’i ziyaret ederek mozoleye çelenk bıraktı. Anıtkabir özel defterini imzalayan DSP Genel Başkanı Aksakal, deftere şunları yazdı;
“Aziz Atatürk!
Kurduğun ve bizlere emanetin lâik, demokratik Cumhuriyetin yılmaz bekçileri Demokratik Sol Partililer olarak partimizin 36.ncı kuruluş yılında yeniden huzurundayız.
Küresel emperyalizmin ülkemizi türlü entrikalarla yeniden hâkimiyeti altına almaya çalıştığı yoğun bir baskı dönemini, toplumun tüm kesimleri olarak iliklerimize kadar hissediyoruz.
Ekonomiden sosyal yaşama, dış politikadan iç siyasete kadar bütün alanlarda bir kurgunun girdabına sürüklenmeye çalışılan Türk milleti senin gösterdiğin istikamette yürümekten asla vazgeçmeyecektir.
36 yıl önce partimizi kurarken Onursal Genel Başkanımız Bülent Ecevit de aynı kaygılar üzerine Demokratik Sol teorileri geliştirerek, hedef gösterdiğin Tam Bağımsız Türkiye idealini güçlendirecek politikalarla bizleri yetiştirdi.
Bugün ve bundan sonra başı dik, alnı açık, senin gösterdiğin yolda inançla ve kararlılıkla yürüyebilmek için inandığımız iki güçten, “Halktan ve haktan” ayrılmadan mücadelemizi sürdüreceğiz.
Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan kadim Türk devletinin ve senin önderliğinde bu toprakları yeniden vatan yapan asil Türk milletinin onurlu bireyleri olarak sana söz veriyoruz.
Rahat uyu Atam.”
Anıtkabir ziyareti sonrası yıldönümü kutlaması yapılacak salona gelen DSP Genel Başkanı Aksakal, bir konuşma yaptı.
Aksakal konuşmasında;
“Saygıdeğer konuklarımız, basınımızın değerli temsilcileri,
Çok kıymetli mücadele arkadaşlarım,
Güzel yurdumun dört bir yanından koşarak gelen vefakâr ve cefakâr Demokratik Solcu kardeşlerim,
Partimizin 36.ncı kuruluş yıldönümü için bulunduğumuz bu salonda sizlerle bir arada olmaktan ve aynı havayı solumaktan duyduğum memnuniyeti belirterek sizleri en içten duygularımla ve saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz!
Bu salonun bizim için ayrı bir özelliği vardır.
Emeğin hak mücadelesini veren bir işçi sendikasının çatısı altında kuruluş yıldönümü kutlamasını yapıyoruz.
İşte bu yüzden; DSP’nin kuruluş gerekçesinin omurgasını oluşturan işçilerimizle, emekçilerimizle bizim de 36 yıldır bu mücadelenin neferleriyle aynı saflarda yer almamızın onurunu ve gururunu yaşamanın heyecanıyla, coşkusuyla sizleri selamlıyorum!
Bu anlamlı günümüzde bizleri yalnız bırakmayan siyasi partilerimizin, sendikalarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın değerli temsilcilerine, tüm demokratik solcu yol arkadaşlarıma sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
36. kuruluş yılımız kutlu olsun!
Değerli arkadaşlarım,
Biliyorsunuz; Kasım ayında hüzün ve coşku dolu birçok olayı bir arada yaşamak durumunda kalıyoruz.
5 Kasım’da Demokratik Sol Parti’nin kurucu iradesi ve kuramcısı Onursal Genel Başkanımız, Başbakanımız Bülent Ecevit’i, 10 Kasım’da Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıldönümlerinde hüzün duyguları içinde saygıyla, minnetle ve şükranla anıyoruz.
14 Kasım’da Demokratik Sol Partimizin, 15 Kasım’da da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümlerini coşkuyla kutluyoruz.
Şöyle geriye dönüp baktığımızda geçen 36 yılın bir muhasebesini yapıp, bilançosunu çıkardığımızda hakikaten deyimi yerindeyse Türkiye yakın tarihine damgasını vurmuş birçok olayın, bu çatı altında siyaset yapan aktörleri eliyle gerçekleşmiş olduğunu, esasen devletin ve sistemin bu dönemlerde çıtasını yükselttiğini açıkça görebiliriz.
Örneğin; bugün Türkiye’de alın teriyle çalışanların elde ettiği ekonomik ve sosyal ne kadar hak varsa bunların çok büyük çoğunluğunun altında Bülent Ecevit’in imzası, Demokratik Sol’un mührü vardır.
Demokratik Sol’un siyasi anlayışında Atatürk milliyetçiliği vardır, vatanseverlik vardır, solculuk vardır, inançlara saygılı lâiklik vardır.
Ama DSP’nin milliyetçiliği sözde değil, özde milliyetçiliktir.
Onun için Ecevit; “biz milliyetçiliği boş sokak duvarlarına değil, Ege’nin deniz yataklarına, Orta Anadolu’nun haşhaş tarlalarına, Kıbrıs’ın Beş Parmak dağlarına yazdık!” demiştir ve bu anlayış bugün aynı duygu, aynı inanç ve aynı kararlılıkla sürmektedir.
Kıymetli yol arkadaşlarım,
Bugün Partimizin 36.ncı kuruluş yılını kutluyoruz. Sizler illerinizde 14 Kasım’da Atatürk anıtlarına çelenk sunarak gerçekleştirdiniz, bugün Ankara’dayız, önce Anıtkabir’de çelengimizle birlikte Ata’mıza saygımızı, bağlılığımızı ve sadakatimizi sunduk, şimdi de burada hep bir arada iyi ki doğdun DSP diyerek bu mutluluğu paylaşıyoruz, pekiştiriyoruz.
Biraz önce izlediğimiz barkovizyonda kuruluşumuzun tarihsel geçmişini ve gerekçesini bir kez daha hafızalarımızda tazeledik. Onun için bu konuşmamla sizleri uzun uzadıya aynı temalarla yormayacağım. Ancak; ülkemizin ve toplumumuzun yaşadığı önemli bazı hususlara dair görüşlerimi bu vesileyle de paylaşmak isterim.
Yaklaşık 20 yıl önce başlatılarak sahneye konulan kadim Türk devletini bölme senaryosuna karşı milliyetçi, vatansever, halkçı devlet adamı Bülent Ecevit ve partisi DSP, 3 Kasım 2002’de parlamentodan uzaklaştırıldığı gibi bugün olmuş sistematik bir şekilde siyaset arenasından da uzak tutulmak için en üst düzeyde gayret gösteriliyor.
Küresel emperyalist sistemin bölgemiz ve özellikle topraklarımız üzerinde kurguladığı stratejiler, Kurtuluş Savaşı sonrasında da içeriğini aynen koruyor, bugünkü tanımlamasıyla adına Büyük Ortadoğu Projesi dedikleri plan çerçevesinde ısrarla hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Demokratik Sol Parti’nin varlığından, yaşıyor olmasından o kadar rahatsızlar ki bu kesimler, yan yana gele üç harften.. “DSP” kelimesinden bile irkiliyorlar.
Evet, küresel emperyalizmin etkin aktörleri bizden rahatsız olabilirler, onların içimizdeki işbirlikçileri de rahatsız olabilirler, onları rahatsız etmeye devam edeceğimizi buradan bir kez daha haykırıyorum!
Değerli arkadaşlarım,
Ama aslında onlar da çok iyi görüyorlar ki; Demokratik Sol Parti her türlü saldırıyı, her türlü yok saymayı, içeriden ve dışarıdan her türlü entrikayı püskürterek varlığını sürdürüyor, işte buradaki inançlı Ecevitçiler var oldukça da hep sürdürecektir.
Çünkü Demokratik Sol Parti, demokratik yaşamımızda her zaman bir denge unsuru olmuş, siyasetin güvenli limanı özelliğini korumuştur.
DSP denildiğinde akla ilk önce Ecevit, beraberinde de dürüstlük, inançlara saygılı lâiklik, halkçılık, devletçilik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, devrimcilik gelir.
Kısacası Atatürk gelir, Atatürk’ün ilkeleri gelir, Cumhuriyetin kazanımları gelir!
Atatürk’ten sonra küresel emperyalizme kafa tutabilen tek parti gelir!
DSP bütün bu özelliklerinin yanında halkımızın aradığı “makul”ün de adresidir. Dikkat ederseniz bugün parlamentoda yer alan partiler, iktidarıyla – muhalefetiyle ne zaman dara düşseler Ecevit’in ipine sarılıyorlar.
Neden? Çünkü DSP siyasetin tecrübe kalesi olmuş, halkın gönlünde taht kurmuştur.
Antidemokratik seçim sisteminin yarattığı öğretilmiş çaresizlik baskısı, küresel güçlerin güdümünde ve kontrolü altındaki yazılı / görsel basının manipülasyonları sebebiyle DSP, biraz önce belirttiğim gibi ısrarla parlamentodan uzak tutulmaya çalışılıyor.
Ama güneş balçıkla sıvanmaz!
Ne yaparlarsa yapsınlar, Demokratik Sol Parti ilk seçimde yeniden parlamentodaki yerini alacak ve bugün yaşanmakta olan siyaset kurumunu esareti altına alan pespayeliği ortadan kaldıracak ve yeniden üreten bir meclis için var gücüyle çalışacaktır.
DSP kurulduğu 1985 yılından 6 yıl sonra TBMM’ne girmiş, 10 yıl sonra solun birinci partisi olmuş, 14 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi olmayı başarmış, bu süreçte de birinde tek başına olmak üzere üç kez hükümetlerde yer almış, devlet yönetiminde sorumluluk üstlenmiştir.
Değerli Demokratik Solcular, saygıdeğer konuklar,
Türkiye ve Türkler tarihinin en önemli dönemlerinden birini yaşıyor ve son yirmi yıldır da büyük bir sınav veriyor.
Her fırsatta söylediğimiz gibi yüz yıl öncesinin heves ve hayalleri tükenmemiştir, esasen 1. Dünya savaşının devamı olan ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlayan ulusal kurtuluş savaşı o günden bugüne kesintisiz bir şekilde devam etmektedir.
Özellikle çok partili döneme geçişimizle birlikte başlayan ABD himayesinde yaşama ve sözde gelişme planına yönelik adaptasyon politikaları bugünkü yaşadıklarımızın temel sebebidir.
Biz biliyoruz ki, Tam Bağımsız Türkiye idealiyle kurgulanmış ve kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşayacağı söylemi, 620 yıl üç kıtada hüküm süren bir imparatorluğun hangi şartlar altında ve hangi gerekçelerin yaşanmasıyla son bulduğunun, tarihsel imbikten geçirilmiş öngörüsüdür.
Demokratik Sol Parti daha kuruluş aşamasında bu öngörünün gerçekleşmesi doğrultusundaki inancı ve iradesini de Parti Programına koymuş ve bugün geçerliliğini halâ koruyan şu tespiti yapmıştı:
“Türkiye’nin coğrafi ve tarihsel gerçekleri, dış ilişkilerinde çok boyutlu bir denge gözetmesini ve yer aldığı karmaşık ve bunalımlı bölgede, bir denge, güven ve barış etkeni olmasını zorunlu kılmaktadır.
Bir devlet, zaten kendi bölgesindeki ilişkilerinden güç almadıkça, dünyada yeterince güçlü olamaz ve dünya barışına gereken katkıyı yapamaz; dünyadaki gücü de kendi bölgesindeki durumuna yansır.
Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça, Batı ile, özellikle Batı Avrupa ülkeleriyle ilişkileri zayıflar.” dedikten ve başkaca hususları da ortaya koyduktan sonra,
“HÜRRİYET VE İSTİKLAL BENİM KARAKTERİMDİR” diyerek, bağımsızlıkla özgürlüğü bir tuttuğunu gösteren Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ilkesine, ancak ülkemizde özgürlükçü demokrasi güçlendirilip yaşatılmakla sahip çıkılabilir.
DEMOKRATİK SOL PARTİ, Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ilkesinin gereklerini ulusal güvenlik alanında da yerine getirmeye uğraşacaktır ve savunma gücümüzün, güçlü bir ulusal ekonomiye dayanmasına özen gösterecektir.
Yine “tam bağımsızlık” ilkesinin bir gereği olarak, DEMOKRATİK SOL PARTİ, Türkiye’nin savunma araç ve gereçleri bakımından tek bir ülkeye aşırı bağımlılığını önlemeye çalışacaktır.” demiştir.
Günümüzde siyaset kurumunun kör döğüşü gibi tartışılan Savunma Sanayiindeki gelişmeler, Silahlı ve Silahsız İnsansız Hava Araçları, yerli savaş uçağı çalışmaları, S400 Hava Savunma Sistemleri’nin alınıp alınmaması gibi konulara da anlamlı bir yanıt olan bu öngörü elbette gerekli değere kavuşturulmalıdır.
Bu arada şunu da belirterek konuya girmem gerekirse, küresel emperyalizm, konuşmamın başında da değindiğim bölgemiz üzerindeki heves ve hayallerinin gerekçelerini haklı göstermek adına bu topraklardaki varlığımızı 1071 yılına atıfta bulunarak, Anadolu’da sanki bir işgalciymişiz algısını yerleştirme gayretindedir.
Ne yazık ki bu algı stratejisi, kendisini milliyetçi olarak tanımlayan bazı siyasi partiler başta olmak üzere Sayın Cumhurbaşkanını da etki alanına almış görünmektedir.
Küresel emperyalist sisteme karşı milletçe duruşumuzu güçlü kılabilmenin birinci şartının, öncelikle kim olduğumuz noktasındaki inanç değerlerimizin güçlülüğüne bağlı olduğunu bilmeliyiz.
Aksi halde yok olup gitme tehlikesiyle daima karşı karşıya kalmaktan kurtulamayız.
Böyle bir girizgâhtan sonra milletçe işimizin ne denli zor olduğu konusunda bir fikrimizin oluşabileceğine inanıyorum. Ama şunu da ilave ederek söylemeliyim ki, hiçbir zorluk asil Türk milletini yıldıramaz, bu topraklar üzerindeki mevcudiyetini ortadan kaldıramaz.
1071 Malazgirt zaferiyle Türkler ilk kez değil son kez Anadolu’ya girmişlerdir!
İşte Türkiye ve Türklere yapılan bugünkü saldırıların ana gerekçesini oluşturan bu gerçekler, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de tespit ederek tüm dünyaya kabul ettirmek üzere başlattığı Türkiye Uygarlık Projesi’nin vücut bulmasını engellemeye yönelik çabaların bir tezahürüdür.
Değerli konuklarımız, saygıdeğer basın mensupları, cefakâr Demokratik Solcular,
Küresel sistemin heves ve hayallerinden vazgeçmediğini söylemiştim.
Emperyalizm bu uğurda gerek Kıbrıs’ta, Ege’de, gerekse Yunanistan ve Suriye’de kendilerinin yarattığı sorunları sürekli kaşımakta ve bizi dört koldan sıkıştırmaya gayret etmektedir.
Bu stratejisine hizmet edecek düzeyde de ekonomide manipülasyonları besleyerek toplumsal bir hareketlenmenin zeminini yaratmakta, ulusal ve kültürel hassasiyetleri tahrik ederek Türk milletinin duruşunu test etmektedir.
İşte bugün Demokratik Sol Parti’nin 36. Kuruluş yılını kutluyoruz.
DSP, demokratik sol politikalarla ete kemiğe bürünmüş, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve hedefleri doğrultusunda, Tam Bağımsız Türkiye’nin mutlak surette yaratılması inancıyla ve insanca, hakça bir düzen kurulması idealinin bileşkesidir.
Egemen sistem ve ülkedeki işbirlikçisi bazı kurumlar, milliyetçi, vatansever, sol bir parti olan DSP’nin bu idealini baltalamak adına içeriden ve dışarıdan kurgulanan senaryolarla sistematik bir zafiyet yaşaması için ortaya koyduğu senaryoları Atatürk’ün askerleri, Ecevit’in evlâtları boşa çıkarmıştır, bundan sonra da boşa çıkaracaktır.
Yıllarca DSP’nin yemliğinden beslenip, başka folluklara yumurtlayanların artık bunu anlamak mecburiyetinde olduğunu açıkça ifade etmek isterim.
2023 seçimleri olağanüstü bir hızla yaklaşıyor.
Bugün tam 19 yıllık bir AK Parti iktidarı dönemini iyisiyle kötüsüyle geride bırakıyoruz.
Burada sizlere 2002 döneminin bugünlerimizle kıyaslamasını yapacak değilim. Zira bunu herkes çok iyi biliyor, hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Devleti teslim ettiğimizde 20 lira olan bir mutfak tüpünün bugün 170 lira olduğu gerçeği sadece bizleri değil toplumun bütün kesimlerini olabildiğince tedirgin etmektedir.
O gün 1,24 lira olan doların bugün 11 liranın üzerinde seyretmesinin, ekonomi biliminin normalleri kapsamında izahı imkânsızdır.
Kısacası devletin resmi kurumu TÜİK her ne kadar manipüle edilmiş verileri paylaşsa da vatandaşın cebi en iyi gösterge panosudur. Biz buna inandık, buna göre çalışmalarımızı bir zemine oturtuyoruz.
Bugün doğum günümüz. Karanlık tabloları bir daha başka bir zamanda ve başka bir ortamda yeniden değerlendirme olanağımız var, biz güzel şeylerden bahsedelim.
Barkovizyon’da da işaret edildiği gibi Başbakanımız, Onursal Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in bizlere vermiş olduğu yeniden işbaşına gelme talimatını, katılmış olduğumuz 2019 Yerel seçimlerinde üçü ilçe, dördü belde olmak üzere 7 Belediye Başkanlığını kazanarak yeniden yola çıktık.
Kendilerine göre ürettikleri gerekçelerle partimizden ayrılmış olanlar dışında bugün üç Belediye Başkanımız kendi bölgelerinde demokratik sol değerleri önceleyerek, topluma sunduğumuz Cumhuriyetkent Umudun Projesi hedeflerini hayata geçirmek üzere var güçleriyle çalışıyorlar.
Devraldıkları dağınıklığı kısa sürede toparlayarak mevcut borçlarını neredeyse sıfırlayan, üretici halkın ekonomiye katkılarını en üst noktaya taşıyacak projeleriyle halkın yönetime olan pozitif katkısını da güçlendirecek yatırımlarıyla insanlarımızın bugünlerine ışık, geleceklerine umut olmayı başarıyorlar.
Buradan Antalya’nın Kemer ilçesi, Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi ve Sivas/Gemerek ilçesinin Çepni Beldesi Belediye Başkanlarımıza sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum.
Örgütlerimiz, DSP’nin kuruluş kodlarını yeniden ortaya çıkarmış olarak, parti çalışmalarında ve etkinliklerinde kendi öz kaynaklarıyla birçok başarılara imza atmaktadırlar. Tüm örgütlerimize Başkanlarından Yönetim Kurullarında görev alanlara, kayıtlı üyelerimizden gönüllü olarak desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen gönüldaşlarımıza kadar hepinize sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Değerli yol arkadaşlarım,
Bizimle özdeşleşmiş programların ve politikaların sıkı takipçisi olacağız.
Vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütün olan demokratik, lâik Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşatılması bunların birinci ve değişmez nitelikte olanıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başta kardeş ve dost Türk devletleri olmak üzere tüm dünyanın Kıbrıs Türk Devleti olarak tanınması yolunda azimle çalışacağız.
Atatürk’ün bizlere gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda her türlü gayreti sonuna kadar göstereceğiz.
Türkiye, 150 yılı aşan bir Parlamenter sistem tecrübesi olan, yedi düvele karşı vermiş olduğu ulusal kurtuluş mücadelesini Türkiye Büyük Millet Meclisiyle yürütmüş ve başarmış bir millet olarak bir an önce kuruluş kodlarına dönmeli, içeride ve dışarıda atacağı her adımda, yüce parlamentonun desteğini ve gücünü arkasına almalıdır.
Bizim siyasi tarihimize, kadim kültürümüze kısacası milletimizin genetiğine en uygun yönetim tarzı, ortak aklı ön plana çıkaran, istişareyi esas alan, toplumsal
uzlaşmayı her zaman ön şart olarak gören çoğulcu demokratik parlamenter yapıdır.
16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen referandum ile yürürlüğe giren Anayasa, hükümet kurma yetkisini Parlamentonu elinden almış, sadece Cumhurbaşkanının iradesine bırakmıştır.
Bu şekilde kurgulanan bir yönetimin umulan sonucu yaratmadığı gerçeğini sadece biz değil, seçilen Cumhurbaşkanı da görmüştür. Bu iyi bir gelişmedir, % 50+1 seçmen desteğiyle ülke yönetiminde güçlü bir yönetim arayışında olan zihniyetin esasen “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” anlayışında ifadesini bulan milletin, sandıklardan çıkardığı vekillerinin denetiminde bir hükümet kurgusu en çıkar yol olacaktır.
Bundan kimse korkmamalıdır, çekinmemelidir. Millet iradesi herkesin önünde düğme ilikleyeceği bir kavram olarak kabul edilmelidir.
Değerli mücadele arkadaşlarım, saygıdeğer Demokratik Solcular,
Şunu çok iyi bilmenizi isterim ki, her zaman söylediğim gibi DSP Türkiye’de siyasetin ve halkın sığınabileceği en güvenli limandır! Hiç kimse bunun aksini iddia edemez.
Hatırlayınız; 1998’de Anasol-D hükümeti, dışarıdan destek veren CHP’nin bir anda çekilmesiyle düşürüldüğünde, parlamentoda yer alan partiler bir hükümet kuramamıştı.
DSP’nin tutarlı politikaları, ilkeli siyaseti ve dürüst kimliğiyle ülkeyi şaibesiz ve badiresiz bir şekilde seçimlere götürebilecek parti olarak görmeleriyle 66 milletvekiliyle tek başına ülke yönetimine getirmişlerdi. Dolayısıyla; önümüzdeki süreçte ve belki de çok yakın bir zamanda Türkiye yeni kurallarla bir seçime gidecek görüntü sergiliyor.
Demokratik Sol Parti, her türlü saplantıdan ve kompleksten ari şekilde ortaya koyduğu haklı eleştirileri ve çözüm önerileri zemininde daima doğruların yanında yerini alacaktır.
İçerde huzurumuz, dışarıda onurumuz için, yapılması gereken her şeyi gözümüzü kırpmadan, “acaba?” demeden, korkmadan, yılmadan yapacağız.
Çünkü bizim 36 yıllık geçmişimizde, ne bir kara bir leke, ne utanılacak bir husus, ne de devletimize ve milletimize karşı işlenen bir suç ve ihanet yoktur.
Demokratik Sol Parti yapılacak ilk seçimlerde parlamentoda yeniden hak ettiği yeri alarak halkın çıkarları, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü için var gücüyle çalışacak, halkın gönlündeki ve yüreğindeki yerini alacaktır. Bundan şüphem yok.
Mazisi temiz, geleceği umut dolu, Devlet tecrübesi ve birikimiyle, kalbi vatan ve millet sevgisi ile çarpan kadrolar işte burada!
Türkiye’nin yönetimine talip olan insanlar burada, hepinize sağlık, mutluluk, başarı diliyorum.
Ve önümüzdeki seçimlerde Demokratik Sol Parti’nin güç verdiği yapı mutlak surette iktidar olacaktır. Bunu bilmenizi istiyorum. Çünkü; büyük devlet adamı Bülent Ecevit’in öngörüsüyle tekrarlıyorum:
Biz sana mecburuz DSP, Türkiye sana mecbur DSP!
Yolumuz açık olsun değerli yol arkadaşlarım, cefakâr kardeşlerim!
Partimizin 36. Yılı kutlu olsun, DSP ile millet mutlu olsun, umut dolu olsun!
Dört gün sonra da Öğretmenler Günü. Baş Öğretmenim Mustafa Kemal Atatürk, siyasetteki öğretmenim Bülent Ecevit ve ilk öğretmenim olan Agâh hocayı yani babamı bu vesileyle bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Büyük zorluklarla mesleklerini icra eden, lâik cumhuriyete yürekten bağlı cefakâr öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum!
Sevgiyle ve sağlıkla kalın. Bugün türlü gerekçelerle, imkânsızlıklarla, aslında yüreği burada bizlerle birlikte atıp da burada olamayan tüm Demokratik Solculara, tüm dostlara selam ve saygılarımızı götürün. Sağolun, varolun!” sözlerine yer verdi.
Hibya Haber Ajansı