Fatih Altaylı: Koç Grubu’na Gıcıklık Yüzünden 500 Milyon Dolarlık Zarar – Ekonomik Kararlarda Objektiflik Eksikliği
Fatih Altaylı’nın kaleminden çıkan yazı, Türkiye’nin ekonomik kararları ve siyasi çekişmelerin nasıl büyük ekonomik kayıplara yol açabileceğini sorguluyor. Altaylı, sadece birkaç yıllık dönemde yapılan yanlış kararların, hem şirketlere hem de halkın cebine ne denli zarar verdiğini gösteriyor.
2014’te Kalamış Yat Limanı’nın ihalesi Koç Grubu’na verilmiş, ancak dönemin iktidarının bu gruba yönelik hoşnutsuzluğu nedeniyle ihaleye iptal kararı verilmişti. O dönemde gerçekleşen bu iptal, büyük bir fırsatın kaçmasına neden olmuştu. Altaylı, o dönemde ihale Koç Grubu’na verilmiş olsaydı, bugünün parasıyla 1 milyar dolara ulaşan bir gelir elde edilebileceğini belirtiyor. Ancak bu fırsat kaçtı ve yıllar sonra yapılan yeni ihalelerde, Koç Grubu, 504 milyon dolara, yani yaklaşık yarısı kadar bir bedelle ihaleyi kazandı.
Altaylı, yazısında bu ekonomik kararın sadece bir ihale ile sınırlı kalmadığını, Türkiye ekonomisine olan etkilerine de dikkat çekiyor. Kişisel husumetlerin ekonomik politikalara yansıması, halkın genel refahını da doğrudan etkilemiş oldu. O dönemde Koç Grubu’na karşı duyulan öfkenin bedelinin, Türk halkına ve ekonomiye büyük bir zarara mal olduğu açıkça ortaya çıktı. Hatta Altaylı, doğrudan bu kararın, “Koç Grubu’na gıcık oldular diye, milletin 500 milyon doları uçtu” şeklinde yorumlanabileceğini belirtiyor.
İktidarın Duygusal Kararları Ekonomiye Zarar Verdi
Bu durum, ekonomik kararların sadece duygusal ve siyasi yaklaşımlarla alınmaması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. 2014’te verilmiş olan ihale kararı, çok daha yüksek bir gelir getirisi sağlarken, iptal edilen ihaleler ve devamında yapılan hatalı kararlar, Türkiye’nin ekonomik kaybını artırdı. Ekonomik bir karar alınırken, siyasi çekişmeler ve kişisel husumetlerin göz önünde bulundurulması, aslında ülkedeki halkın refahını ve geleceğini de olumsuz etkiliyor.
Altaylı, hükümetin bu hatayı yapmadığı takdirde, ekonomik büyümenin çok daha fazla olabileceğini ve Türkiye’nin refah seviyesinin daha üst noktalara taşınabileceğini vurguluyor. Altaylı, bu gibi hataların sadece Türkiye ekonomisi üzerinde değil, aynı zamanda halkın güven ve istikrarına da zarar verdiğini belirtiyor. Yatırımcılar, ülkenin ekonomik yönetimiyle ilgili istikrarsızlık gördüklerinde, kararlarını bu belirsizlikler üzerine şekillendiriyorlar ve bu da doğrudan yatırım kaybı anlamına geliyor.
Bir Sonraki Adım: Ekonomik Kararlarda Objektiflik ve Uzun Vadeli Bakış
Altaylı, yazısının sonunda, özellikle ekonomik kararların alınmasında daha fazla objektiflik ve uzun vadeli düşünme gerekliliğine vurgu yapıyor. Ekonominin geleceği, sadece anlık duygusal çıkarlara dayalı hareket etmekle değil, uzun vadeli planlamalarla şekillenmelidir. Bireysel ve siyasi husumetler, ekonomik istikrarı tehdit eden unsurlar olmamalıdır.
Bu tür stratejik kararlar, sadece büyük şirketleri değil, tüm halkı etkileyen büyük sonuçlar doğurabilir. Ekonominin temel taşlarından biri olan güven ortamı, bu tür hatalı kararlarla zarar görmüş ve halkın gelecekteki refahı riske girmiştir. Ayrıca, ülkedeki diğer büyük yatırımlar da bu tür yanlış politikaların sonucunda zarar görebilir. Yatırımcıların ve şirketlerin güvenli bir ortamda faaliyet göstermesi, Türkiye’nin ekonomik büyümesinin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir.
Altaylı’nın yazısında yer alan bu ekonomik eleştiriler, Türkiye’nin geleceği için önemli bir uyarı niteliğindedir. Ekonomik kararların alınmasında yalnızca objektif ve uzun vadeli bir bakış açısına sahip olmak, halkın refahını artırmak ve ülkenin kalkınmasını sağlamak için gereklidir.