23 NİSAN 1920
“Egemenlik Kayıtsız, Şartsız Milletindir, Yine Milletin Olacaktır…”
“23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Sömürgeci-lere ve işgalcilere karşı ayağa kalkan Türkiye halkının, TBMM’ni meydana getirmek husu-sunda gösterdiği birlik ve beraberliği ifade eder.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart 1920’de yayınladığı genelgeyle Ankara’da, olağanüstü yet-kili bir Meclis toplanacağını duyurdu. Osmanlı Mebusan Meclisi’nden kaçarak Ankara’ya ge-lebilenler ilk Meclis’te yerini aldı. Mustafa Kemal 22 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’-nin açılışını duyurduğu genelgesinde ise bundan böyle ‘bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun emir alacağı en yüksek kat’ın bu Meclis olacağını” kaydetti.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Meclis-i Mebusan üyelerinden oluşan 324 milletvekili ile kurulan Meclis’e 115 milletvekili katılabildi. İlk Meclis üyeleri arasında, 52 asker, 42 idareci, 39 memur, 32 din adamı, 9 müderris, 30 öğretmen, 16 doktor da vardı.
İlk Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü, “hakimiyet”i dualarla gökten yere indire-rek halka verdi. Anadolu, İstanbul ile bütün bağlarını kopardı. Toplanan TBMM gelecekteki Cumhuriyet’in temelini attı. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları ortak aklı hakim kılmak için, gerek yasama gerekse yürütme yetkisinin bölünemeyeceği ve kayıtsız şartsız milletin elinde olduğu ilkesine dayalı yeni bir ruh ortaya koydular.
Bu yeni ruh devletin gücü olan egemenliğin doğrudan doğruya ulusa ait olmasıdır. Millî egemenlik, ulus egemenliği ya da hâkimiyeti milliye olarak da adlandırılır. Ulusal egemen-liğin var olduğu devletlerde, kurucu ve yönetici güç bazı kişilerde ya da belli gruplarda değil halktadır. Ulusal egemenliğin en önemli göstergelerinden biri meclis ve onu oluşturan demok-ratik seçimlerdir.
Sonunda Mustafa Kemal, “milletin kayıtsız şartsız hakimiyeti”ni kabul eden, yani padi-şahlığın devamıyla bağdaşmayan bir tasarıyı Meclis ‘ten geçirdi. Atatürk, tüm dünyaya şöyle seslendi: “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.” Der.
Günümüzde millet meclisi artık bu tanıma uymamaktadır. TBMM, milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyeti değildir. TBMM, Millet tarafından değil tek adam tarafından yönetilmektedir. TBMM’nin duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazsa bile, yetki halkta değil, saraydadır.
Mecliste oylamada milletvekilleri konu mankeni olarak ellerini kaldırıp indirmekte ve yasalar sarayın isteğine göre şekillenmekte, çıkarılmaktadır… Milletvekilleri bugün sadece maaş alan göstermelik figüranlardır.
TBMM’nin ismi var cismi yoktur. Cumhuriyet bayramı kutlanır, ortada Cumhuriyet yok. Ne demokrasi kalmıştır, ne halk iradesi… TBMM’nin kuruluşunu kutlamayan zihniyet “Ana-yadada darbe ruhu var” diye içinde “Türk” milleti” olmayan yeni anayasa yapma peşinde… Anayasa’ya uymayan ve uygulamayan, 22 yıldır ülkeyi ve milleti yönetemeyen zihniyet sanki yeni anayasa’ya uyacak… Onların derdi kayıtsız şartsız ölünceye kadar iktidar olmaktır…
Tek adam, Demokrasi, düşünce özgürlüğü var diyor, katiller, hırsızlar, sapıklar, mafya babaları afla salınıyor, gazeteciler, yazarlar, çizerler, politikacılar içeride… Kurucu İrade ve Kurtuluş savaşı düşmanlarını el üstünde tutularak methiyeler düzülmektedir….
Kimse tek adam meclisinden memnun değildir… Halkın büyük bir çoğunluğu yine eski-den olduğu gibi karar verme, yasa çıkarma, görüşmeler yapma, vatan sorunlarının çözüm ve tartışma yeri olarak TBMM’sini göstermektedir. Milletimiz, halkın oyları ile seçilen büyük şehir belediye başkanlarına terörist, fetöcü, PKK’lı denmesinden son derece rahatsız olmakta-dır.
Meclis, günümüzde görevini yapamamakta ve çalışmamaktadır. Önemli kararlar alıp, önemli yasalar çıkaramamaktadır. Oysa Kurtuluş Savaşı yıllarında bile Atatürk, Meclisi kapatmamış, önemli konular yine orada konuşulmuş, tartışılmış, orada sonuca bağlanmıştı… Asla tek adam sözü ile hareket edilmemiş, tek adam sözü ile savaş yönetilmemişti. Kararlar tüm meclis üyelerinin oylarıyla ve tartışılarak alınmıştı.
Kısaca, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir, yine milletin olacaktır…”
Gülçin Çelik