Ankara’nın Duygusal Dokusu ve Bir Hikâyenin Etkisi
ANNEM ANKARA Dizisi
Mehmet Açık
Ankara… Dışarıdan bakıldığında gri, beton yapılarla dolu bir şehir gibi görünse de, aslında her sokağı bir hikâye, her köşesi duygularla yoğrulmuş anılar barındırır. Göçle gelen ailelerin hayata tutunma mücadelesi, annelerin tüm zorluklara rağmen ayakta tuttuğu yuvalar ve çocukların o masum dünyaları… İşte bu tablo, Ankara’nın gerçek ruhunu yansıtır.
Yakın zamanda izlediğim ANNEM ANKARA dizisi, bu duyguları bir kez daha hatırlattı. Dizide gördüğümüz hikâyeler yalnızca bir ailenin değil, aslında bu topraklarda büyümüş herkesin bir yansıması gibiydi. Belki bizim babamız bir inşaat ustasıydı, belki annemiz bir devlet memuruydu ya da hayatın başka bir köşesinden geçerek yaşam mücadelesi verdik. Ancak değişmeyen bir gerçek vardı: Zorluklarla dolu bir hayatta fedakârlığın, dayanışmanın ve sevginin en büyük dayanaklarımız olduğu gerçeği.
Ankara’nın nostaljik atmosferini yansıtan dizinin her sahnesi, izleyenleri hem o günlere götürüyor hem de kendi geçmişlerine dokunuyor. O dar sokaklarda yankılanan çocuk kahkahaları, sokak aralarında oynanan oyunlar, kış aylarında soba başında yapılan sıcak sohbetler… Ankara’nın gri sokaklarının altında yatan bu duygusal bağ, izleyicinin yüreğine işliyor.
ANNEM ANKARA, sadece bir dizi olmanın ötesine geçerek, bir jenerasyonun hikâyesini anlatıyor. Anlatılanlar bir annenin fedakârlığını, bir babanın mücadelesini, bir çocuğun hayallerini o kadar sahici yansıtıyor ki, ekran karşısında bu hikâyeyi yaşamak kaçınılmaz oluyor. Bu yapım bir kez daha gösteriyor ki, şehirler sadece binalardan değil, içlerinde yaşanmış hayatların bıraktığı izlerden oluşur.
Bu yüzden, böyle yapımların kıymetini bilmek gerek. Onlar yalnızca birer senaryo değil, bizim geçmişimizi, büyürken taşıdığımız yükleri ve özlemlerimizi canlandırıyor. Belki bir sahnede çocukluğumuzu, belki bir annenin sözlerinde kendi annemizin sesini buluyoruz.
Fedakâr annelere, hayatla mücadele eden babalara ve Ankara’nın ruhunu böylesine başarıyla yansıtanlara teşekkür etmek gerekir. Çünkü bu hikâyeler, sadece bir dizi değil; bizi biz yapan değerlerin birer aynasıdır.