İyiliğin Sessizliği: Bir Yardımın Bedeli
Hayatın karmaşasında, bazen insanları küçük bir iyiliğin gücüyle yönlendirebiliriz. Bir gün, bir seyyah çölde yol alırken, çaresizlik içinde susuzluktan perişan olmuş bir bedeviye rastlar. Yardım için devesinden iner ve ona su vermek üzere yaklaşır. Ancak tam o sırada, bedevi deveyi alıp kaçmaya başlar. Seyyah, şaşkınlık içinde bağırarak ona “Deve senin olsun, ama bu olayı kimseye anlatma,” der. Hırsız, tuhaf bir şekilde duraklar ve “Deven elden gitti, senin derdin bu mu? Niye anlatmayayım?” diye sorar.
Seyyah, sakin bir şekilde cevaplar: “Eğer anlatırsan, bu iyiliğin yayıldığını görürsün. İnsanlar, bir daha yolda kalan birine yardım etmeye çekinirler. Çünkü yardım edenin karşılığını beklemeden, sadece içsel bir dürtüyle elini uzattığını bilmezler.”
Bu hikaye, toplumsal iyilik anlayışımızı sorgulayan bir hatırlatmadır. İyilik, çoğu zaman karşılık beklemeden yapılan bir eylem olmalıdır. Yardım ettiğimizde, bunun ne kadar büyük bir etki yaratabileceğini görmek önemli olsa da, iyiliğin bir çıkar arayışına dönüştürülmesi, aslında daha fazla yardıma engel olabilir. Seyyah, bu gerçeği çok iyi anlamış ve iyiliğin sesinin çoğalmasının, başkalarını harekete geçireceğini bildiği için, hırsızın bu olayı anlatmasını istemiştir.
Bu öğreti, günümüzde de geçerliliğini korur. Yardım etmek, sadece ihtiyacı olana el uzatmak değil, aynı zamanda toplumda bir iyilik zinciri oluşturmak demektir. Eğer insanlar, yardım ettikleri için alkışlanma ya da övgü alma beklentisiyle hareket ederlerse, başkalarına iyilik yapmayı bir yük olarak görürler. Bunun yerine, iyilik ve yardım, bir tür içsel huzur ve insanlık borcu olarak kalmalıdır.
Her birimizin dünya üzerinde etkili olduğu bir alan vardır. Bir gün birine yardım ettiğimizde, o kişinin minnet duygusuyla yapacağı bir başka iyilik, bu döngüyü büyütebilir. İyilik, bir nehir gibi akar ve zamanla daha geniş alanlara ulaşır. Bununla birlikte, bazen bu iyiliğin sessizce kalması, daha fazla insanı harekete geçirebilir. Çünkü gerçek iyilik, karşılık beklemeden yapılan ve kalpte iz bırakan bir eylemdir.
Sonuç olarak, iyilik yaparken karşılık beklememek ve bu iyiliği başkalarına yaymamak, toplumsal bir sorumluluk halini alır. İyi niyet ve yardım, insanların yüreklerinde iz bırakarak, dünyada daha fazla güzellik yaratabilir. Bu nedenle, her zaman iyiliği sessizce yapalım ve kalbimizdeki inancımızı kaybetmeden, başkalarına yardım etmek için bir fırsat yaratmaya devam edelim.
Yadigar Gidici