Kırgınlığın Derinliği ve Cam Kırıklarının derin İzleri…
Kırgınlık, insan ruhunun en incelikli hislerinden biridir. Bazen ufak bir söz, bazen bir bakış, bazen de beklenmedik bir davranış kalbimize dokunur ve ardında bir iz bırakır. Bu iz, her zaman görünür olmaz ama varlığını hep hissettirir. “Kırgınlığım dağlar kadar,” demek, kalpte büyüyen, biriktikçe ağırlaşan bir sızıya işaret eder. Bu söz, hislerin yoğunluğunu, dile dökülemeyen hüzünlerin sessiz bir haykırışını taşır.
Cam kırıkları gibi hissetmek… Bir dokunuşla daha fazla parçalanabilen, keskinliğiyle her an can acıtabilen bir duygu. Cam kırıkları, hayatın kırılganlığını ve insan ruhunun narinliğini simgeler. İnsan, sevdiği, güvendiği birinden yara aldığında, bu kırılganlık daha da derinleşir. Çünkü güvenin kırılması, insanın en savunmasız anında yakalanması gibidir.
Kırgınlık, sevginin bir yansımasıdır aslında. Sevmediğimiz, önemsemediğimiz birine kırılmayız. Ancak sevgiyle bağlı olduğumuz birinden gelen en küçük bir ihmal, kalbimizi derinden etkiler. İşte bu yüzden kırgınlık, sevginin gölgesi gibidir. Ne kadar büyük bir sevgi varsa, kırılma ihtimali de o kadar büyüktür.
Cam kırıkları can acıtır, evet. Ama aynı zamanda bir hatırlatıcıdır. Onlar, yaşadığımız anların, hissettiğimiz duyguların, verdiğimiz mücadelenin izleridir. Her bir kırık parça, bize hem incinebilirliğimizi hem de dayanıklılığımızı hatırlatır. Çünkü kırılmak, yeniden şekillenmek için bir fırsat da olabilir.
Ey dost, her kırgınlık bir hikâye anlatır. Belki acıtır, belki öğretir, belki de değiştirir. Ama unutma ki cam kırıkları bile güneşin altında parıldar. Kırgınlıklarınla, incinmişliklerinle ve yaralarınla yeniden bir bütün olabilirsin. Çünkü insanın en güzel yanı, kırıldığı yerden ışık sızdırabilmesidir.
Bu yüzden, her kırık cam parçasına bir ders, her kırgınlığa bir yolculuk olarak bak. Ve unutma, dağlar kadar kırgınlık bile zamanla küçülür; yeter ki ruhunun onarılmasına izin ver.
Nihal Taş