Çin: Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık – Asya Pasifik ticaret anlaşması
Çin, Cumartesi günü (1 Ocak) başlayan yeni bir Asya-Pasifik ticaret anlaşmasında Japonya ve Avustralya da dahil olmak üzere 15 ülke ile bir pakt oluşturdu.
Çin, Cumartesi günü (1 Ocak) başlayan yeni bir Asya-Pasifik ticaret anlaşmasında Japonya ve Avustralya da dahil olmak üzere 15 ülke ile bir pakt oluşturdu. Yeni Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık veya RCEP, ekonomistlerin bölgede ticaret için bir nimet olacağını söylediği 15 üye ülke arasında ticaret üzerindeki tarifelerin %90’ından fazlasını ortadan kaldıracak. RCEP’in diğer üye ülkeleri Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Yeni Zelanda, Filipinler, Singapur, Güney Kore, Tayland ve Vietnam. Küresel nüfusun ve gayri safi yurtiçi hasılanın %30’unu oluşturan RCEP üyeleriyle ortaklık, ABD-Meksika-Kanada Anlaşması ve Avrupa Gümrük Birliği’ni aşan dünyanın en büyük bölgesel ticaret anlaşması haline geliyor. Anlaşma, ülkeler arasındaki ithalat üzerindeki neredeyse tüm tarifeleri 20 yıla kadar kaldırmayı hedefliyor ve fikri mülkiyet hakları ve e-ticaret konusunda ortak standartlar oluşturuyor.
Dünya ticaret hacmi açısından, tarifelerin düşürülmesi veya elemine edilmesi noktasında önemli olmakla birlikte, olaya bir de küresel dominasyon ve stratejik konumlanma üzerinden bakmak gerek. ABD, 2017 yılında Trump yönetiminde Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan çıkmıştı ve Biden yönetiminin de şu aşamada yeniden katılmak gibi bir planı yok. Çin gibi ülkelere ek olarak Almanya, Japonya gibi büyük ihracatçılara Trump yönetiminin yaptığı en büyük eleştiri paralarını zayıf tutarak (kur manipülasyonu etiketi bu açıdan hep sallandırılan bir konu olmuştur) ihracatlarını artırmalarıydı. Artı olarak, Japonya ve Almanya’nın tüketim açısından son derece tasarruflu ülkeler olduğunu kabul edersek, hem tüketim hem de üretim yapan ABD’nin dış ticaret açığındaki artış anlaşılabilir bir durum. ABD’nin avantajı ise her daim sermaye çeken bir ülke olması… Bu da çok normal; çünkü para rejimini hala ABD elde tutuyor, rezerv para fonksiyonu ile bütün tasarruflar bir şekilde Amerikan para birimi dolara bağlanıyor, liberal ekonomik yaklaşım ile de kurumsal bir piyasa yapısı var. Yarı kumanda ekonomilere karşı ciddi bir rekabet avantajı aslında.
Diğer bir konu; Çin ile tamamen ABD arasında. Çin’in ve diğer Uzak Asya ülkelerinin üretim merkezi olmalarının ana sebebi düşük işçilik maliyetleri. Trump yönetimi üretimi ABD içine çekmek istemişti, hatırlayacak olursak. Ancak bir konu atlanılıyor: Amerikan işçisine pirinç lapası yediremezsiniz, dolayısıyla ücretler artacağı için işçilik maliyetleri artacak ve ürünler daha pahalı olacak. Bu da enflasyon demek olacak.
Trump dönemi ile trend olan de-globalizasyon, dünyadaki liberalleşme eğilimlerinin yine iktidar tercihleriyle ön planda olduğu bir dönemde tam da globalizasyona yeniden dönme aşamasındaydı ki, pandemi patladı ve küresel ticaret zarar gördü. Ancak ekonomik entegrasyon geri döndürülemez bir noktada ve her ülkenin dünya düzenine ayak uydurmak için üretilen teknolojileri kullanıp uzmanlaşma sağlaması gerekli. Dünyadaki arz sıkıntısı ve yüksek taşıma maliyetleri, ticaret bariyerlerinin hafifletilmesini gerekli kılıyor. Dolayısıyla, 2000’li yıllardaki gümrük duvarları 2020’li yıllarda “kazan kazan” stratejisi için alçaltılacaktır. Daralan ticaret hacminde “sıfır toplamlı oyun” ortaya konulmaması için çift taraflı menfaatler düşünülmeli.
Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı