“Keşke 100 Milyon Dolarım Olsaydı!”
Amerikalı yatırımcı Çin’deki üretim krizini böyle anlattı: “Gerçekten kıyamet kopuyor gibi”
Yazan: Nihal Taş
Küresel ticaretin merkezinde artık sadece mallar değil, duygular da dönüyor. Öfke, korku, belirsizlik… Hepsi, Çin’de üretim yapıp ABD’ye ihracat gerçekleştiren bir Amerikan yatırımcının ağzından Associated Press’e (AP) dökülen şu sözlerde özetleniyor:
“Geçen yıl ABD’ye ithalatta ödediğim gümrük vergisi faturası 2,3 milyon dolardı. Gümrükçüm, 2025’te bu rakamın 100,2 milyon dolara çıkacağını hesapladı. Keşke 100 milyon dolarım olsaydı ama yok… Aman Tanrım, abartmıyorum: gerçekten kıyamet kopuyor gibi.”
Evet, kıyamet kopuyor gibi. Çünkü ABD, Çin’e karşı ticaret savaşını bir stratejiden çok bir öfke krizine dönüştürmüş durumda. Bu öfke, Amerikan şirketlerinin cirosunu değil, can damarını hedef alıyor. Yani üretim zincirinin bizzat kendisini. Oysa bu zincir, on yıllardır Çin’e bağımlıydı. Şimdi bir gecede “yeni dünya düzeni” inşa edilmeye çalışılıyor. Ama neyle?
Ticaret savaşı adı altında uygulanan her yeni vergi, aslında sadece Çin’e değil, kendi yatırımcısına da darbe vuruyor. 2,3 milyon dolardan 100 milyon dolara fırlayan bir maliyetin adı vergi değil, ekonomide ‘sabotaj’dır.
Burada söz konusu olan, sadece ithalat değil; ABD’nin kendi iç pazarını nasıl yöneteceğine dair derin bir krizdir. Giderek artan maliyetler, tüketicilere zam, üreticiye iflas, sisteme ise güven kaybı olarak yansıyor.
Ve sonra bir iş insanının ağzından şu söz dökülüyor:
“Keşke 100 milyon dolarım olsaydı ama yok…”
Bu bir yakınma değil. Bu, dünyanın en büyük ekonomisinin bile istikrarsız kararlarla neler kaybedebileceğinin itirafı. Ticaretin dilinde artık sadece dolar değil, duygular da konuşuluyor. En çok da çaresizlik…