CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı ve Türkiye’nin Siyasi Geleceği Üzerine
6 Nisan 2025 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından düzenlenen 21. Olağanüstü Kurultay, sadece partinin içindeki değişimleri değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi anlayışını ve siyasi yapısını da doğrudan etkileyen bir dönüm noktası olarak tarihe geçti. Bu kurultay, halkımızın ve Türk siyasetinin ilerleyen süreçte sıkça tartışacağı bir etkinlik haline geldi.
Bu kurultayın, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunların çözülmesine yönelik değil, aksine siyasi kaos ve kutuplaşmayı daha da derinleştirmeyi hedefleyen bir etkinlik olarak algılandığı bir gerçek. Bu noktada, CHP’nin yönetim kadrosunun sergilediği dil ve üslup, özellikle de Genel Başkan’ın konuşmaları, partinin siyaset anlayışındaki çelişkileri ve çıkmazları gözler önüne serdi.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi, zaman zaman iktidar mücadelesi içinde aldığı sert kararlarla, bazen de millet iradesine karşı gösterdiği tutumlarla şekillendi. Ancak son yıllarda CHP’nin politikaları, daha çok dış mihrakların etkisiyle şekillenen, kendi halkına ve ülkesine düşman kesilen bir yapıya dönüşmeye başladı. Özellikle parti yönetiminin Türk milletinin çıkarlarına yönelik tutumları, bunun bir örneği olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, milli iradeye ve demokrasiye sahip çıkmanın gerekliliği olduğu bir dönemde, CHP’nin dışarıdan gelen tazyiklerle hareket etmesi, ülkenin iç huzurunu zedelemektedir. Bu durum, sadece CHP’nin iç meseleleriyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda ülkemizin geleceğini de doğrudan etkileyen bir boyut kazanmıştır.
CHP Genel Başkanı’nın yaptığı konuşmada, iktidara yönelik suçlamalar, özellikle de darbeye özendiren söylemler, demokrasinin ve halk iradesinin ne kadar zedelendiğinin bir göstergesi olmuştur. Bu tür açıklamalar, toplumun geleceğini tehlikeye atmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin demokratik gelişimini de engeller.
Türk milleti, 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte demokrasisini savunmuş ve hiçbir dış gücün ülke içindeki karışıklıklarını kabul etmeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir. Türkiye, o karanlık geceden sonra darbeler dönemini kapatmış, demokrasiye olan bağlılığını pekiştirmiştir. CHP’nin bugünkü yaklaşımı, bu karanlık geçmişin bir uzantısı olarak görülebilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetinin liderliğindeki Cumhur İttifakı, Türkiye’yi istikrara kavuşturma yolunda kararlılıkla ilerlemektedir. Millet iradesine saygı duyan bir anlayışla, Türkiye’nin kalkınması, sosyal refahın artması ve toplumsal barışın sağlanması yönünde adımlar atılmaktadır. Bu noktada, iç ve dış mihrakların oyunlarına karşı dik durmak, Türkiye’nin geleceği için elzemdir.
Siyasi tartışmaların ve kutuplaşmaların ülke içinde huzursuzluk yaratmak yerine, milletin refahını ve geleceğini pekiştirecek çözümler üretmek, herkesin sorumluluğudur. Türk milleti, her zaman olduğu gibi, demokrasiyi ve milli iradeyi savunmaya devam edecektir. Cumhur İttifakı’nın hedefleri doğrultusunda, Türkiye’nin yarınının güçlü ve aydınlık olması adına atılacak her adımda, toplumsal dayanışma ve birliktelik çok daha önemli bir hal alacaktır.
Bugün, Türkiye’nin içindeki bu siyasi kargaşayı aşmak ve daha güçlü bir geleceğe yürümek, tüm siyasi partilerin ve liderlerinin ortak sorumluluğudur. Türkiye’nin geleceği, milli değerlerden ve demokratik ilkelerden sapmayan bir siyaset anlayışıyla şekillenecektir.
