Bir anda durdu hayat… Hastası olana geçmiş olsuna gidemedik… Ölüsü olan, boynu bükük kaldı cenazede, ne acısını paylaşabildik ne tabuta omuz verebildik… Uzaktan bir sela okundu, Fatiha’yı ruhuna gıyabında okuyabildik…
Bir çoğumuzun tek eğlencesiydi düğünler; eş dost akraba, aynı halaya giremedik… Giyilmeden askıda kaldı gelinlikler, oysa ne heveslerle dikilmiştiler… “Üzülmeyin evladım, bu da geçer” dedi büyükler; içimizden inanmasak da, dışımızdan “öyle olsun” diyebildik…
Sizi bilmem ama, trafikten, işten, yoğunluk yüzünden “yarın ararım” dediğim insanlardan kaybettiklerim oldu… “Hafta sonu yaparım” dediğim bir çok şeyi ne zaman yapabileceğim belli değil… Ne güzelmiş oysa dost sohbetleri… Ne güzelmiş, oturup bir masada gülebilmek doyasıya… Hayatı, zamanı, insanlığı paylaşabilmek… Her sabah söylene söylene kalkıp işe gidebilmek… Çoluğu çocuğu okuldan alıp “bugün ne öğrendiniz?” diyebilmek… Her hangi bir yere, “geçerken” uğrayabilmek… Maskesiz, eldivensiz, kolonyasız, sokağa çıkabilmek…
Elbet geçecek… Elbet dinecek… O halay çekilecek, o gelinlik elbet giyilecek… Büyüklerimize ziyarete gittiğimizde; kolonyadan kurtulamayız belki ama o el öpülecek… Yine oturacağız aynı masalara, yine buluşacağız aynı parkta… Bin nasihat öğretecek bize bu musibet, bedeli ağır olsa da… Biraz sabır, biraz tedbir, biraz emek… Geçecek dostlarım, bu da geçecek… Beklenen bahar, özlenen o yaz mutlaka gelecek…
Umutla…