Demokratikleşme, insan hakları, çevresel sorunlar, dijital teknoloji, ekonomide alan kapma savaşları, kentlerin yeniden planlanması, yoksulluk, koronavirüs belası ile karşı karşıyayız.
Avrupa Birliği süreci tıkanınca, her alanda bir belirsizlikle cebelleşip duruyoruz. AB sadece batı dünyasının istediklerini yerine getirme değil; her toplumun ihtiyaç duyduğu demokratik değerlerin yaşamsallığı ve bütünlüğüdür.
AB istiyor diye değil, toplumsal yaşamın öznesi olduğu için, demokratik kriterleri yaşamın her alanında uygulama sürecine taşımalıyız.
Kendi öz değerlerimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü koruyarak ve olgunlaştırarak yaşamı daha anlamlı ve kolaylaştırıcı duruma getirmeliyiz.
Bu olgunlaşma ancak; demokratik değerlerin yaşamın her alanında var olmasıyla mümkündür.
Irkçılığa evrilmiş milliyetçiliğin, şovenizmin, ayrımcılığın nelere mal olduğunu balkanlarda, Ortadoğu’da, Rusya’da yaşananlarla gördük.
Bugün Türkiye’de yaşanan bütün problemlerin ana kaynağı; demokratik değerlerin göz ardı edilmesidir.
Bugün yaşanan yoksullukların, çaresizliklerin ana kaynağı; gelir dağılımındaki adaletsiz paylaşımlar, çeteleşmiş sermayeye verilen tavizler, ekonomiyi yönetmedeki yetmezliklerdir.
Bugün yaşanan travmaların nedeni; siyasetteki kutuplaşma, güvensizlik, yalnızlaşma, işsizlik, yoksulluktur. İşsizlik oranıyla birlikte Z kuşağı denilen gençlerin ortada bırakılması ve gelecekle ilgili umutsuzluklarıdır.
Bugün siyasette yaşanan tıkanmanın nedeni; gündemimizi mafya örgütlenmeleri ve atışmalarının gölgesinde kalmasındandır. Nasıl bir “siyaset – mafya” girdabının içinde olduğumuzun filmini izliyoruz adeta.
Sedat Peker ve Alaattin Çakıcı bu derece etkin ve yetkin olabiliyorlarsa; bu siyasetin ne kadar toplum değerlerinin dışında biçimlendiğinin göstergesidir. Devlete meydan okuyan, yaşananları ifşa eden, herkesin bildiği ama yine de hayrete düşüren açıklamalar, nasıl bir girdabın içinde olduğumuzu göstermiyor mu?
Mafya çetelerinden biri kollanır da diğeri harcanırsa olacağı da budur! Sedat Peker 3. videosunu da yayınladı. Başka bir güce sırtını dayadığı anlaşılıyor.
Peker elde ettiği zenginliği, topladığı haraçları, yediği kul hakkının bedelini ödemeye başladı. Öyle anlaşılıyor ki; kaçakçılıkla, fedailikle elde ettiği zenginliği başka bir uluslararası mafyaya haraç vererek kendini kurtarmaya çalışıyor.
Neden bu kadar işsizlerimiz çoğalıyor, neden bu kadar yoksullaşıyoruz, neden bu kadar demokratik değerlerden uzaklaşıyoruz’un nedenleri de görülüyor artık.
Siyasetin bu derece kutuplaştığı bir dönemde, kime neyi nasıl anlatacağız. Yıllardır bir araya gelip iki kelime edemeyen politikacılar neyin çaresini bulabilirler.
Tarım alanında perişan olan üretici, sanayide gelecek korkusu, eğitimde belirsizlik, işsizlik, yoksulluk, güvensizlik moralleri yerle bir etmiş durumda.
Ülkenin gündemi ise Sedat Peker, kapkaççı Faruk Fatih Özer, İmamoğlu’nun türbelerin önünde elini arkada tuttuğu için inceleme, koronavirüs belasına karşı aşı karmaşası…
Toplumun şimdi daha iyi anlamaya çalıştığı bir diğer konu da; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi. Her kesim ve her toplumsal yapı bu üç gencin neden infaz edildiğini sorgulamaya başlamış durumda.
İlk kez bu kadar sorgulamanın, anılmanın yaşandığı bir dönemi yaşıyoruz. Mafya bozuntularının gündem olduğu ve gerçeklerin bir bir ortaya atıldığı bir süreçte, bu üç gencin değeri anlaşılır oldu sanki…
Toplum sıkıntıları kendi iç hücrelerinde hissettiği an refleks göstermeye başlar.
Denizlerle, mafya-siyasetçi ilişkilerini kıyasladığında; kimin vatansever, kimin halktan yana olduğunu, kimin huzur ve mutluluk istediğini daha iyi anlar duruma gelir.
Bir an önce koronavirüs belasını aştıktan sonra, tüm toplum kesimlerinin kendilerini yeniden bir sorgulamaları kaçınılmaz olmuştur. Tek çıkar yolun demokrasi denen insanca yaşama koşullarının hayat bulması için, olabildiğince her alanda sesi yükseltmektir.
Türkiye’nin önündeki en büyük engel; demokratik değerlerden uzaklaşmasıdır.
Ekonomiyle demokrasinin bu kadar iç içe geçtiği bir süreçte, tek kurtuluş yolu, demokratik değerlerdir.
Evet; çevreyi koruyan, insana saygıyı geliştiren, toplumsal uyum ve kabulü sosyal yaşamın her alanına taşıyan demokratik değerlerdir.
BEDRETTİN GÜNDEŞ