BİZ NE ZAMAN MI KAYBETTİK ?
“Bandıra bandıra ye beni hiç doyamazsın tadıma” adlı rezil şarkıyı normal görünce başladık kaybetmeye…
“Karabiberim vur kadehlere, hadi içelim, içelim her gece” rezaletiyle neşelenince,
“Hani o muallayı sandala atıp…” diye o ahlaksız nakaratları mırıldanınca,
“tanrı unutmuş olsa da” diye haykıran, kafirlik nedeni şarkılar ile hüzünlenince ve gözümüzün içine baka baka bu şarkıları seslendirenleri normal görünce başladık tükenmeye.
Biraz eskiden başladık bilerek.
Daha eskiye gidip yeşilçam filmelerine uzansak, sadece ‘recep, şaban ve ramazan’ desek, galiba anlaşılır bilinçaltımızın ne halde olduğu.
Hâlâ büyük bir keyifle izliyor oluşumuzu,
Hâlâ gülüyor oluşumuzu nereye koyalım ?..
Bugüne gelsek peki, normalleşen, rahatsız etmeyen, nostaljileşen, vazgeçilmezleşen o kadar çok bulaşık var ki;
Diziler, şarkılar, programlar, sosyal medya hesapları, reelsler…
Hepsi kutsal saydıklarımızı umursamadan çiğneyip geçiyor bir şekilde.
Takip ederek, izleyerek, onlarla gülüp onlarla hüzünlenerek aslında biz çiğniyoruz kendi kutsallarımızı.
Bize ait ne kadar kavram varsa, ne kadar kıymet varsa içi boşaltılırken çekirdek çitlemiş, patlamış mısır yemiş, keyiflenmişiz üstüne…
Biraz dikkatle, biraz yakından, biraz hakikat penceresinden baksak, göreceğiz gönlümüze sızan, bağıra bağıra ya da mırıldanarak eşlik ettiğimiz şarkıların, şarkıcıların ve diğer şeylerin bize nasıl kastettiğini!..
Oturup kendi dizlerimizi dövelim önce !
Çünkü, hepsi bizim eserimiz !
Hepsini büyüten biziz !..
Bugün Gazze’ye yeterince üzülemeyen,
Doğu Türkistan’la yeterince dertlenemeyen,
Mekke’yi Medine’yi olması gerektiği gibi umursamayan,
Kendi dertsizliğiyle keyiflenen kalplerimizin, akıllarımızın, ruhlarımızın katili biziz.Benden söylemesi
Bizi vuran yine biziz !