Yorulursun, Kardeşim
Bu hayat bir yarış. Kazananı belli olmayan, sonu gelmeyen, bizi yavaş yavaş yıpratan bir yarış. Koşuyoruz, daha fazlasını istiyoruz, sorunları çözmeye çalışıyoruz. Ama her çözüm yeni bir sorun doğuruyor. Ve bu sarmalın içinde, sonunda “yoruldum” diyoruz.
Yorulursun…
Hiç durmadan koşarsan, ruhuna bir an olsun mola vermezsen yorulursun. Elindekilere razı olmazsan, huzurun razı olmaktan geçtiğini kabul etmezsen yorulursun. İnsan olduğunu, hata yapabileceğini unutursan, kendine merhamet etmeyi bilmezsen yorulursun.
Oysa kabullenmek, başarısızlık değil; huzurun, hatta başarının anahtarıdır. Kendine şefkat göstermeyi, hatalarını affetmeyi bilmek bir zaaf değil, bir erdemdir. Şükretmek ise fakirliğin alçak gönüllü bir bahanesi değil, hayatın anlamını fark etmektir. Ama bunları bilmez, elindekilere kıymet vermezsen; kendi giyotinini kendin hazırlar, başını kendin yaslar, gözlerin kapalı beklerken korkularına teslim olursun.
Hayatın döngüsü
“Keşke bir evim olsa,” deriz. Kiradan kurtulunca her şey düzelecek sanırız. Sonra o evin küçük geldiğini fark ederiz. “Biraz daha büyük olsa,” deriz. Daha büyük bir ev alırız, ama yetmez. Bahçeli bir ev isteriz. O da olur. Sonra başka bir şehir, bir sahil kasabası… Ardından başka özlemler. Annemizi, babamızı, sevdiklerimizi yanımızda isteriz. Peki ya onlar yanımızdayken bir gün kaybolurlarsa?
Sorun şu ki, hayatta hiçbir şey tam anlamıyla bizi tatmin etmeyecek. Çünkü bu dünya tatmin olma, huzur bulma, her şeyin mükemmel olduğu bir yer değil. Burası sadece bir geçiş yeri. Ama biz buna razı olmayız. Hep daha fazlasını ister, daha fazlasını hayal eder, en sonunda da yorgun düşeriz.
Gerçek huzur nerede?
Huzur, sahip olduklarımızda değil; sahip olduklarımıza yüklediğimiz anlamda saklı. Bu dünyayı bir “yetinme” yeri olarak görmezsek, hiç durmadan eksik ararız. Tatminsizlik bizi ele geçirir. Ve sonunda her şey tamamlandığında bile bir boşluk hissiyle baş başa kalırız. Çünkü eksik olan, dışarıda değil içimizdedir.
Yavaşla ve hisset…
Dur, kardeşim. Kendine bir nefes ver. Hedeflerin olsun, evet; ama o hedefler seni esir almasın. Sahip olduklarını fark et, kıymetini bil. Razı olmayı öğren. Kendine merhamet et. Çünkü bu dünya bir “doyma” değil, bir “geçiş” yeri. Giderken, ardında bırakacağın izlerin güzelliği önemlidir.
Unutma, bu hayatta gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey, sahip olduklarımız değil; sahip olduklarımızla barış içinde yaşamayı öğrenmek. Ve yorulmamak için tek yol, bu farkındalığı içselleştirmek.
Yorulma, güzel kardeşim. Bu yolun sonu, asla sandığın kadar uzak değil.
Mehmet Açık