“Bize karşı açılan kapatma davası, yargı süsü verilmiş siyasi bir intikam davasından başka bir şey değildir.”
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Bize karşı açılan kapatma davası, yargı süsü verilmiş siyasi bir intikam davasından başka bir şey değildir.” dedi.
Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, hafta sonu Nevruz Bayramı’nı büyük bir coşkuyla kutladıklarını söyledi.
Nevruz’da vatandaşların HDP’ nin etrafında kenetlendiğini belirten Sancar, “Siyaset mühendisliği yapmaya heveslenenlere, HDP’siz bir Türkiye hayali kuranlara cevabını açık bir şekilde vermiştir.” dedi.
Sancar, demokrasinin ancak mücadeleyle kazanılacağını, mücadelenin de her zaman bedellerinin olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bize karşı açılan kapatma davası, yargı süsü verilmiş siyasi bir intikam davasından başka bir şey değildir. Kürt halkının demokratik siyaset birikimine düşmanlıktan başka bir şey değildir. Kürt halkının onurlu barış, özgürlük ve demokrasi yürüyüşünü bütünüyle durdurmak çabasından, hevesinden, hırsından başka bir şey değildir. Elbette hukuki hiçbir yanı yoktur bu davanın. Hukukla tartışılacak bir tarafı da yoktur. Çünkü bu ülkede hukuk, adalet yoktur. Davanın savcısı kimdir diye sorarsanız elbette Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değildir. Bu davanın savcısı iktidarın başıdır. Kapatma davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı binasında değil; bizzat sarayda hazırlanmıştır. O nedenle ortada hukuki bir mesele varmış gibi tartışanları da bu çabadan, boşa enerji harcamaktan vazgeçmeye, meselenin ne kadar hayati, siyasi bir nitelik taşıdığını görmeye ve buradan bakmaya, konuşmaya bir kez daha çağırıyorum.”
–
HDP’nin, kurulduğu günden beri fiili olarak kapatılmak amacıyla kesintisiz bir şekilde baskı hamleleriyle, zulüm uygulamalarıyla karşı karşıya olduğunu savunan Sancar, “HDP bir bina mıdır dükkan mıdır? Siz ne sanıyorsunuz? HDP, meydanlardaki milyonlardır, meydana gelemeyip kalbi o meydanda atan milyonlardır. HDP, halktır. HDP’yi kapatamazsınız. Bu fikriyat toprağa derin bir şekilde kök salmıştır. Hangi dalı budamaya kalkarsanız 10 dal,20 dal, 100 dal, 1000 dal daha çıkacaktır.” ifadesini kullandı.
HDP’ye yönelik açılan kapatma davasının aslında iktidarın tükendiğinin de itirafı olduğunu belirten Sancar, “Günlerce, haftalarca, ‘Yok işte AKP kapatma davasından yana değil de MHP bastırıyor’ diye tartıştılar. Bunların hepsi hikaye. Ortada merkezi bir iktidar aklı var ve bu iktidar aklı yapılan her şeyin sorumlusudur. Hiç kimse sorumluluğu birinden diğerine atıp, birini aklamaya diğerini daha kötü göstermeye çalışmasın. Karşımızda ceberut bir iktidar, faşist bir zihniyet var ve ne yapıyorsa bu iktidar ortaklığı birlikte yapıyor, bu koalisyon bütün sorumluluğu birlikte taşıyor. O nedenle bu iktidarın tükeniş itirafnamedir iddianame diyoruz. İktidar tükendiğini bu iddianameyle, davayla bir kez daha göstermiştir.” dedi. HDP hakkındaki kapatma davasına ilişkin iddianamenin “iktidarın bir bildirisinden öte bir anlam taşımadığını” savunan Sancar, “Karşımıza iddianame diye getirdikleri belgede, hayatta olmayan arkadaşlarımıza siyasi yasak istiyorlar. Bu da bir itiraftır. Korkuyorsunuz.” diye konuştu.
HDP hakkındaki kapatma davasının iddianamesinin savcılıkta hazırlanmadığını savunan Sancar “Nerede hazırlandığını biliyoruz. İktidarın küçük ortağının genel merkezinde, son hali sarayda verilmiş bir belgedir bu. Sonuçta karşımıza bir iktidarın siyasi bülteni çıkmıştır. İddianameden, ‘HDP, milli meselelerde devletin yanında durmamıştır’ diyorlar. Bir faşizan zihniyetin bu kadar açık itirafı olabilir mi? Siyasi partiler niye var? Eğer biz sizin gibi olsaydık adımız niye HDP olsun. Tabii ki karşı çıkacağız ve hepsinde haklı olduğumuzu da bütün dünya, bu ülkenin bütün halkları görüyor. Savaş tezkerelerinize elbette karşı çıkacağız.” dedi.
“Bu dava sadece HDP’yi hedef alan bir dava değildir”
HDP’nin kapatılmasına ilişkin davada görevlendirilen raportöre seslenen Sancar, “Reddet bu iddianameyi, ortak olma. ‘Bu iddianame kabul edilemez’ diye bir karar ver ve tarihe aydınlık sayfalarda geç.” ifadesini kullandı. Kapatma davası açıldığından dolayı mücadeleden vazgeçmeyeceklerini dile getiren Sancar, “Neye mal olursa olsun demokratik siyasette ısrarımızı sürdüreceğimizi bir kez daha belirtelim. Meydanı, bu karanlığa, faşizm iklimine asla bırakmayacağız. Onlar yolumuza engeller çıkarsa da bugüne kadar o engelleri, örülen duvarları nasıl birer birer aştıysak aynı kararlılık ve azimle bu karanlığı da aşacağız. Her engeli aşacak gücümüzde, kararlılığımızda, birikimimizde, cesaretimizde var.” diye konuştu.
Kendilerine yol haritalarının sorulduğunu anımsatan Sancar, “Bizim yolumuz bellidir. Bu ülkenin insanlarını nefessiz bırakan, açlığa ve sefalete, baskıya, şiddete mahkum eden zihniyeti değiştirmek. Özgür, eşit, onurlu ve huzurlu bir geleceği inşa etmek. Bizim yolumuz budur. Haritamızı da bu yola göre belirleyeceğiz. Haritamızı belirlerken parti kurullarıyla tartışacağız, tabanımızla istişare edeceğiz, tüm demokrasi güçleriyle konuşacağız. Çünkü, bu dava sadece HDP’yi hedef alan bir dava değildir. Bu dava, ülkenin demokrasi yolunu, özgürlük inancını, barış özlemini gasp etme davasıdır.” ifadelerini kullandı.
Hakkında kesinleşen ceza nedeniyle milletvekilliği düşen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu, Meclis’te sabah namazı için abdest almaktayken gözaltına alındığını ileri süren Sancar, “10 dakika ibadetini yapmasına dahi tahammül edemeyen zihniyet zalimdir, kötücüldür. Hızla, yaka paça, üstünü değiştirmesine dahi izin vermeden götürdüler. Götürdüler de ne oldu? O görüntüler hiç silinmeyecek bir kara leke olarak alınlarına kazındı. Bizler içinse direnişin onur belgesidir.” dedi.
Sancar, “Bize kapatma davası açılıyor, Ömer kardeşimiz yaka paça gözaltına alınıyor hemen aynı gece bir başka operasyon Anayasa’ya darbe yapılıyor. Zaten Meclis’e darbe yapılmış sabahında akşamında da Anayasa askıya alınıyor, İstanbul Sözleşmesi fesih ediliyor, Merkez Bankası başkanı görevden alınıyor ve TL dibe çakılıyor. Fatura kime çıkıyor? Fatura, bu ülkenin yoksul halklarına, emekçi insanlarına çıkıyor.” diye konuştu.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasına değinen Sancar, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden hemen çıkıverdiler. Peki bunu niye yaptılar? Amaçları ney? İstanbul Sözleşmesi ney içeriyordu ki bundan bu kadar korktular? İstanbul Sözleşmesi; kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması konularında devlete somut ve açık yükümlülükler yükleyen bir sözleşmedir. Türkiye, AKP yönetimi zamanında bu sözleşmeye ilk imzayı koyan ülkedir. Şimdi bu sözleşmeden çıktığınızda neyi söylemiş oluyorsunuz? ‘Biz kadına karşı şiddet konusunda devlet olarak tedbir almayacağız.’ Her gün üç kadın erkek şiddetiyle hayatını kaybediyor. Kadın cinayetleri konusunda sicili en bozuk ülkelerden birisi Türkiye ve siz neredeyse katillere kadınları öldürmeleri için açık çek veriyorsunuz ama kadınlar direnmeye devam ediyor. En büyük korkunuz olan kadın mücadelesi elbette susmayacak, durmayacak.”
Sancar, İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasının “Anayasa’ya darbe” olduğunu savundu. Ekonomide yaşananların ortada olduğunu ve bütün bunların yasakçı, baskıcı politikaların sonucu olduğunu ifade eden Sancar, “Ülke her geçen gün daha da yoksullaşıyor ama bir avuç yandaş zenginleşmeye devam ediyor. 24 Haziran 2018 seçimlerinde meydanlarda AKP Genel Başkanı, ‘şu kardeşinize yetkiyi verin kurla, enflasyonla, faizle nasıl mücadele edilir göstereyim’ diyordu. O günden bugüne neredeyse üç yılı bulduk. 4.75 TL olan dolar bugün 8 lira sınırına dayandı.” dedi.