featured
  1. Haberler
  2. Güncel
  3. Hiç Unutmam, Dündü…

Hiç Unutmam, Dündü…

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mezitli Bankalar durağında indim Vahap beyin 10 numara 5 yıldız sarı limon otobüsünden. “Keşke! ” dedim, “Biraz daha ileride olsa da ev, biraz daha yolculuk yapsam keyifle, huşuu içinde.”

Anlayacağınız, limonu, mavisi; Mersin Büyükşehir Belediyesi otobüslerinde sırtım pek, gönlüm hoş, rahatım yerinde… 

Biraz piyasa, eş-dost-esnaf selamı; eve doğru bu sefer tabanvay yolu… 

Köşede bir kamyonetin arkasında yüzlerce karnıbahar… 

“Gel abim, ablam, kardeş, bacı, dayı; kilosu değil, tanesi 50 TL” diye avaz avaz bağıran, tok sesiyle caddenin gürültüsünü susturan, sattığı şeyle özdeşleşmiş karnıbahar suratlı satıcının yanına yaklaştım. İçimdeki keyfim ve kâhyası, “Bu fırsatı kaçırma” diyor. “Bi daa zor bulursun…”

Hemen hemen aynı boyuttaki karnıbaharları süzüyorum, daha doğrusu alacağım karnıbaharı çoktan seçmeli nokta atışı tercihimle belirlemeye çalışıyorum. 

E, algı da var. Öyle alıştık ki pahalılığa. Bir şey satılıyor, 1 kilodan fazla ve 100 liranın altında… 

Karnıbaharcının başı kalabalık. Hem bağırıyor, hem satıp, 50’likleri zulalıyor. Para üstü verirken ve 50’liği yerleştirirken her defasında cebinden çıkardığı kedi kafası boyutunda 200, 100 ve 50 TL’lık banknotları Atatürk’leri aynı yere gelecek şekilde yerleştiriyor. Ama her defasında… 

Yok artık 20 lira, 10 lira, 5 lira… 

50,100, 200 bile üç otuz para… 

Neyse biz dönelim mevzuya:

Yüzlerce hemen hemen aynı boyuttaki karnıbaharların yanına, 3 tane de aşağı yukarı diğer karnıbaharların 2/3’ü olacak şekilde minik karnıbaharları koymuş karnıbahar suratlı abimiz. 

Bir emekli geldi. Nereden mi bildim emeklediğini? Yaşından ziyade yüzündeki çaresizliğinden anlaşılıyor artık emeklemeye çalışanlar. 

Biraz mahcup, biraz utangaç, alt perdeden, adeta fısıltıyla sordu: Bu küçük 3’ü, 50 lira olur mu?”

Satıcı bile zor duydu… 

Karnıbahar suratlı satıcı abimiz önce duymamış gibi yaptı. Emekleyen amcamız ısrar edince sorusuna, “Vicdanın el veriyorsa al dayı” dedi. O da kendi çapında haklı… 

Önce bir sessizlik, suratlar ikisine çevrildi. Emeklemeye çalışan dayımız biraz düşünüp, boynunu bükerek yoluna devam edecek gibi yaptığında, “Dayı, 25 TL’ sını ben vereyim, al bu 3 minik karnıbaharı” dedim. Hiç düşünmeden ve tereddüt etmeden “Sağ ol” dedi ve uzaklaştı… 

Yavaaaaş yavaş ufka karıştı… 

Vicdan ve gurur… 

Sanırım yazımın başlığı bu olmalı… 

Bu kadar kötüyken her şey ve kötüler kötülüklerini yapma konusunda bu kadar mâhirken, umutlandım yine ülkem ve insanlarım için. Yine, yeniden üzüldüm ve gururlandım… 

Vicdan ve gurur sahibi insanlar hâlâ var bu coğrafyada… 

Hâlâ ve daima… 

“Her şey kendisine verdiğiniz önemle alakalıdır. Karnıbahar, lise tahsili görmüş lahanadan başka bir şey değildir.” der ya Viktor Hugo… 

Lisesini, alçak – yüksek tahsilini karıştırmadan, “Vicdan, insanın içindeki Tanrıdır.” da der… 

Soruyorum size: Vicdan Tanrı’ysa, gurur ne? 

Ara ki bulasın. Vicdanı olmayanların gururu nerede? 

Deniz kokulu Mersin sabahından en içten selam ve Sevgi’lerimle…

Baha Akıner

0
mutlu
Mutlu
1
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Hiç Unutmam, Dündü…
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin