Kartalkaya’daki Facia ve Albert Camus’ün Sözlerinin Derinliği
Son günlerde Türkiye’nin gözde kayak merkezlerinden biri olan Kartalkaya’da yaşanan yangın, sadece acı bir olay olmanın ötesinde, toplumun ne kadar hazırlıksız olduğunu gözler önüne serdi.
Yangın sonucu en az 10 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda kişinin de hastaneye kaldırıldığı bu felaketin bir diğer şaşırtıcı yanı ise, olayın merkezi olan kayak bölgesinde itfaiye aracı dahi bulunmaması. Bu durum, sadece Kartalkaya’da değil, Türkiye’nin genelinde büyük bir eksikliğin ve sorumsuzluğun göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Yangının patlak verdiği anlarda, insanların ilk andan itibaren yardıma ulaşmak için çaresizce uğraşması, yetkililerin olay yerinde hızlı müdahalede bulunamaması, halkın güvenliğinin ne kadar göz ardı edildiğini gösteriyor. Bir otelde çıkan yangına müdahale etmek için itfaiye araçlarının eksikliği, o bölgenin resmi yetkililerinin sorumluluk duygusundan yoksun olduğunun bir simgesidir. Ancak, mesele sadece bir yangın felaketiyle sınırlı değildir. Kartalkaya’nın bağlı olduğu Bolu Belediyesi’nin Başkanı Tanju Özcan’ın, mülteciler için içme suyu temin edemediklerini belirtmesi, aynı yönetimin yangına karşı gerekli tedbirleri almakta da yetersiz kalmış olması, sorumluluk anlayışının ne kadar dar olduğunu gözler önüne seriyor.
Albert Camus, bir zamanlar “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” demişti. Camus’ün bu sözleri, toplumsal yapıları ve yönetim biçimlerini anlamanın en keskin yolunun, kriz anlarında gösterilen tepkiler olduğunu anlatıyor. İnsanların nasıl öldüğüne bakmak, toplumların hayatta kalmaya ve yaşama değer verdiklerini, bu değerleri nasıl koruduklarını anlamanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.
Kartalkaya’da yaşanan yangın, Türkiye’deki birçok sorunu da bir arada seriyor. İtfaiye araçlarının eksikliği, hükümetin ve yerel yönetimlerin kriz yönetimindeki yetersizlikleri, kamu güvenliği ve vatandaşların can güvenliğini koruma adına yapılması gerekenlerin ne kadar göz ardı edildiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Oysa bu olayda, sadece kaybedilen canlar değil, kaybedilen güven de var. Bir halkın en temel beklentisi, doğrudan yaşamlarını ilgilendiren anlarda devletin ve yerel yönetimlerin hazır ve sağduyulu olmalarıdır.
Camus’ün bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, bir ülkenin geleceği yalnızca hükümetlerin ve yöneticilerin performansına değil, aynı zamanda bu performansın halk üzerindeki yansımasına da bağlıdır. Kartalkaya’da yangın sırasında kaybedilen hayatlar, aynı zamanda devletin ne kadar halkıyla, güvenliği ve refahıyla ilgilendiğinin bir göstergesi olmuştur. Zira her ölüm, bir sistemin nasıl işlediğinin ya da işlemediğinin bir kanıtıdır.
Bir ülkede insanlar nasıl öldüyse, o ülkenin güçlü ya da zayıf yönleri de orada şekillenir. Ölenler, bir yönetimin ve sistemin zaafiyetini işaret eder. Kartalkaya’da yaşananlar, Türkiye’de benzer olayların nasıl olabileceğine dair acı bir uyarıdır. Bu yangın, sadece bir trajedi değil, aynı zamanda bir toplumun felaket anlarında ne kadar hazırlıklı olduğunun bir göstergesidir.Benden söylemesi