Liyakat ve Adaletin Yitirildiği Düzen
Platon’un “Devlet” adlı eserinde geçen şu cümle, günümüzde dahi bir yol gösterici nitelik taşıyor: “İşler, ehil olanların eline verilmezse, ne devlet düzenli kalır ne de halk huzur bulur.” Bu basit ama derin ifadenin ardında, bir toplumun geleceğini belirleyen liyakat ve adalet ilkelerinin hayati önemi yatıyor. Ancak bugün bu ilkelerin nasıl erozyona uğradığını görmek, Platon’un uyarılarının güncelliğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Ehil Olmayan Ellerde Yitirilen Düzen
Platon’un ideal devlet anlayışında yönetim, bilgeliği, erdemi ve yetkinliği olan kişilere emanet edilmelidir. Onun bakış açısına göre, devlet gemisini yalnızca kaptanlık konusunda uzman olanlar yönlendirebilir. Fakat günümüz dünyasında bu anlayış, çoğu zaman kişisel bağlar, siyasi sadakat ya da çıkar ilişkileri uğruna göz ardı ediliyor. Yönetim kademelerinde ehliyet yerine bağlılık, uzmanlık yerine ideolojik yakınlık tercih edildiğinde, devletin temel işleyişi aksar. Nihayetinde ortaya çıkan kaosun faturasını ise sadece kurumlar değil, toplumun tamamı öder.
Liyakat Kaybının Topluma Bedeli
Liyakat ilkesinden sapıldığında, toplumda bir güven kaybı yaşanır. İnsanlar, hak edenin değil, “tanıdığı olanın” ödüllendirildiği bir sistemde kendilerini değersiz ve dışlanmış hisseder. Bu durum, yalnızca bireylerin motivasyonunu değil, adalet duygusunu da zedeler. Adaletin zedelendiği bir toplumda ise huzurdan, toplumsal barıştan ve düzenli bir yönetimden söz etmek mümkün değildir. Platon’un söylediği gibi, işlerin ehil olmayan ellere teslim edilmesi yalnızca bireyleri değil, bütün toplumu zehirler.
Sadakatin Liyakate Üstün Geldiği Düzen
Güç ve yetki dağılımının ehliyetten çok sadakat ilişkileri üzerinden şekillendiği bir sistemde, yöneticiler daha az sorgulanır. Çünkü hesap verebilirlik mekanizmaları, sadakat ilişkileriyle örtülür. Oysa liyakat temelinde işleyen bir sistemde, yöneticilerin sorumluluğu uzmanlıkları üzerinden değerlendirilir. Bu fark, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir medeniyet tercihini ifade eder.
Platon’un Uyarısını Dikkate Almak
Bugün, Platon’un uyarılarını yeniden düşünmek zorundayız. Liyakat ve adalet, yalnızca bir toplumun düzgün işlemesini sağlamaz; aynı zamanda bireylerin hak ettiği değeri görmesini ve toplumsal huzurun tesisini mümkün kılar. Liyakat, hem bireysel başarıyı ödüllendiren hem de toplumsal refahı artıran bir ilkedir. Oysa bu ilke zayıfladığında, toplumlar kayırmacılık, eşitsizlik ve yozlaşmayla karşı karşıya kalır.
Sonuç: Herkes İçin Adil ve Ehil Bir Sistem
Platon’un “Devlet” eserinde tarif ettiği ideal yönetim modeli, bugünün dünyasında hayal gibi görünebilir. Ancak bu, onun önerilerinin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Bilakis, liyakat ve adalet ilkelerini benimsemek, yalnızca devletlerin değil, toplumların da ayakta kalabilmesi için gereklidir. Eğer işler ehil olanların ellerine teslim edilmezse, Platon’un söylediği gibi ne devlet düzenli kalır ne de halk huzur bulur. Bugün hepimize düşen görev, liyakati savunmak ve adaletin toplumun her kademesinde hüküm sürmesini sağlamaktır. Çünkü adalet, yalnızca güçlülerin değil, herkesin hakkıdır.
Mehmet Açık