Masadaki Kalp, Masanın Altındaki Cesaret
Mehmet Açık
Kalp krizi bundan yedi ay önce yaşanmış olsaydı…
O zaman belki de siyasetin, bürokrasinin ve hatta medya dünyasının kimi köşelerinde sessizce açılan not defterlerine “Geçmiş olsun” cümleleri bile yazılmayacaktı. Çünkü o dönem, bir yerlerin ya da birilerinin hedefi olmaktan korkan bir takım zevat, sürecin rüzgârını arkalarına almış, masanın altındaki hakikati görmezden gelen suskunluğun tarafıydı.
Ama şimdi…
Kalbiyle konuşan bir adamın rahatsızlığı karşısında, o eski mesafeli zevatın geçmiş olsun temennilerinde sıraya girmesi, “normalleşme” kelimesini tekrar gündeme getirdi. Belki de en çok ihtiyacımız olan şey: Samimiyet. Belki de kalp krizi değil, samimiyet krizi geçirdik yıllarca; şimdi yavaş yavaş iyileşiyoruz.
Sırrı Bey’in entelektüel duruşu, espritüel kişiliği ve kollektif aklın içinde taşıdığı renkli siması, mecliste çoğu zaman bir denge unsuruydu. Bu renkli zihin, kim bilir kaç kez arka odalarda yükselen tansiyonları düşürdü, kaç kez sözcüklerin en sivrisini tebessümle eğip bükerek, kırılmadan geçiş sağladı.
İlkokul müsabakası havasında geçen tartışmalarda, hakem değil ama vicdan rolünü üstlenmişti çoğu zaman. Belki de o yüzden bugün siyasetin her cephesinden gelen “şifa olsun” mesajları gerçek birer fotoğraf sunuyor bize: İnsanlığı hâlâ kaybetmemişiz.
Siyaset bazen hatiplerin değil, sessizce gülümseyenlerin gücüyle de yürür. Sırrı Bey’in sessiz ama etkili dili, mecliste yeniden özlenecek bir sükûnetin işareti olabilir.
Bu yazının sonunda söylemek istediğim şey çok basit:
Kalp her zaman masanın üstündedir. Görmek isteyen için…
Geçmiş olsun Sırrı Bey.
Güçlü kalbinizle yeniden meclise dönmenizi bekliyoruz.