Taciz, pedofili, cinsel saldırı ya da karşı cinse tahammülsüzlük ve şiddet eğilimi üzerine çokça çalışma inceledim.
Yıllardır çeşitli vesilelerle bu tür sorunlu kişilik bozukluklarının yüze ya da bedene yansıyan belirtileri olup olmadığı sorusuyla karşı karşıya kalıyorum. Cevap: EVET tüm potansiyel apaçık görünür.
Ancak, göstergeler o kadar geniş bir yelpaze üzerinde sıralanıyor ki, sadece uzman kişilerle bu tür detayları paylaşmak herkesin ruh sağlığı ve güvenliği adına daha doğru olacaktır. Çünkü bahsi geçen potansiyeller toplumlarda kalabalık grupları işaret ediyor.
Çoğu zaman bu tür sağlıksız davranış kalıplarını haklı bağlantılarla çocukluk travmalarına dayandıran bilim, şiddetin ve kişilik bozukluklarının tek bir nedene bağlı olmadığını, birden fazla değişkenin etkili olabildiğini öne sürüyor.
Toplumları oluşturan ‘bireylerin’ duygu-düşünce-davranış döngülerini şekillendiren genetik ve epigenetik unsurlarla birlikte, sosyolojik ve ekonomik etkenlerin de dikkatle incelenmesinin bizleri kök nedenlere götüreceği yaygın ve doğru bir düşünce.
Öyle olunca, taciz ve benzeri sapkın davranışların, potansiyel olarak kişinin ‘öncelikle hamilelik ve 0-3/3-6 yaş dönemlerinde’ aile içinde maruz kaldığı – daha çok da anne ile yaşanan – travmatik olaylarla ilişkili olması en yüksek olasılık olarak değerlendiriliyor.
Yine geliyoruz ‘aileye’…
Mutlu bir çocukluk, sağlıklı genetik miras ve yüksek bilinç düzeyli bir sosyal çevre. İşte nispeten daha sağlıklı bireyler ancak böyle yetişiyor. Aksi durumda neler olduğunu görüyoruz maalesef.
Hepimiz, herbirimiz toplumun kılcallarındaki hücreleriz. Bizler önemliyiz. Toplumun olumlu yönde şekillenebilmesi için kendi olumlu dönüşümlerimizi gerçekleştirmemiz en hayati husus.
Şunu hatırlamak acı olsa da hakikattir: ‘O tacizciler aramızda yaşıyorlar. Bazıları kardeşlerimiz. Bir kısmı yakın ya da uzak akrabalarımız. Bazıları da komşumuz, sınıf ya da iş arkadaşlarımız, eşimiz, babamız ya da annemiz. Çok acı evet, ama o insanlık dışı davranışları başka bir gezegenden gelen canlılar yapmıyor… Uzun vadeli ve köklü çözümler şart… #insan #davranış #davranışbozuklukları #taciz #şiddet #köknedenler…
Mehmet AÇIK
GHA – Genel Yayın Yönetmeni