Ahmed Yesevi Hazretleri,
Çin hududundaki Hıtay
adında bir yere gidiyor.
Çok sıcak bir günde yol kenarında dinlenirken, bir köylü kendisine çay ikram ediyor…
Hoca Yesevi, o zamana kadar hiç görmediği çayı içince rahatlıyor ve harâreti gidiyor.
Ellerini açıp dua ediyor;
-“Ya Rabbi bu içeceğe revaç ver. Bizi sevenler içsin, faidelensinler.”
Çayın Türkistan’da bilhassa tasavvuf erbabı arasındaki rağbetini bu duaya bağlarlar.
Dervişleri uyanık ve zinde tuttuğu için “Evliya Çorbası” da denir..”
Çaya çay demek için içme şartlarına riayet edilmelidir.
“Çay kadehde dide-efrûz olmalı,
Lebrengü lebrizû lebsûz olmalı.”
- Şu halde çay, küçük ve şeffaf bardakta göz doldurmalıdır.
Dudak renginde,dudağına kadar dolu ve yakıcı olmalıdır.
Yarısına kadar konmuş çay bardağını görüp, kahveci çırağına;
“Bu ne oğlum?” diye sorup da; “Dudak payı” cevabını alan müşterinin;
“Yavrum ben de deveye benzer bir hâl mi var?
Benimkini kulaklarına kadar doldur” dediği meşhurdur.
Çayın haddi yoktur.
1 çay beyhûde,
2 çay faide,
3 çay kaide,
iç 4’ü at derdi,
madem çıktın 5’e,
sürgit 15’e”.
Sohbet-i erbâb-ı dil bir lahza sensiz olmasın.
Hürmetin inkar eden, dünyada hürmet bulmasın.
Bu beyit de çay için söylenmiştir.
İnsan çaya benzer; sıcak suyun içinde demlenene kadar gerçek rengini bilemezsiniz.
Çayı közde, sevgiyi gözde, tebessümü yüzde, adamlığı özde, mutluluğu azda arayın.
Yalnızların yarenidir çay.
Bir çay içecek dostu olanlara selam olsun…………………
H. Kalkan
Fasl-ı muhabbetler olmazki çaysız
Çay kokulu çaydan çay getir usta
Şekerin kaşığın yoktur gereği
Çay kokulu çaydan çay getir usta
Bir daha bir daha say getir usta
GHA – Genel Yayın Yönetmeni
Mehmet Açık