Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi Basın yayın alanında yüksek
lisans özel öğrencisi iken “Organize ve Örgütlü Suçlar” üzerinde çalışmıştım.
Bu hafta ben de günümüzün ve toplumsal hayatımızın gündelik bir gerçeği
haline gelen mafya ile ilgili bir yazı kaleme almak istedim.
Modern dünyanın “yeni ortaçağ” yapılanmaları olarak da adlandırabileceğimiz mafya kavramını inanıyorum ki bir çoğumuz “The Godfather” gibi filmlerden, “Corleone Ailesinin”
hikayesinden ve popüler dizilerden öğreniyoruz. Öyle ki bu durumda ya onlara özeniyor
ya onları reddediyor ya da onlara korkuyla karışık saygı duyuyoruz.
Genel bir kural olarak “Hemşehri-bölge”, “etnik-mezhepsel” veyahut siyasi bir
biçim olan, modernite öncesi feodal ilişkilerden güç alan bu yapılanmalar kim?
*Nasıl oluyor da devlete rağmen ikinci bir iktidar ortağı gibi davrana biliyor?
*Nasıl oluyor da hepimiz bu tür yapılanmalara bu kadar karşıyken, bu kadar kızıyor, nefret ediyor, rahatsız oluyorken onlar hala varlıklarını koruyup, devam ettirebiliyorlar?
*Hangi ihtiyaçlara cevap veriyorlar?
*Toplumdaki hangi boşlukları dolduruyorlar?
*Maneviyatları nelerdir?
Tam da bu noktada mafya ile ilgili bir çok akademik çalışması olan James Fentress der ki;
“Devlet, mafyanın basit bir yeraltı suç örgütü ya da bir tür siyasi yıkıcılık değil,
ikisinden de farklı bir şey olduğunu asla anlayamadı… Mafya Krallık içinde krallıktı.
Yeraltına girmiş bir güç şebekesiydi;
bazen devlet tarafından sağlanan toplumsal arabuluculuğun yetkili ve
resmi kanallarının yerine geçen, bazen de eksikliklerini kapatan alternatif bir yapıydı.“
Mafya ne bir kriminal oluşum ne de bir sokak çetesinden ibaret yapılanmalar değildir.
Kaba- saba, cahil, şiddete ve suç işlemeye meyilli kötü kişilerin bir araya gelerek
oluşturulan toplumsal yapılar hiç değildir. Hatta ve hatta cahil, yeteneksiz, yoksul
kişilerden değil; akıllı hareket eden, olabilecek tehlikeler karşısında önlemlerini çok daha
önceden alan, eğitimsiz olabilen ancak zeki kişilerce idare edilen yapılanmalardır.
Unutulmamalıdır ki mafya son derece karmaşık bağları olan, koşullara uyum yetenekleri yüksek, toplumun dışında değil toplumun içindeki yapılanmalardır.
Demokrasinin yozlaşması, hukukun ve siyasi otorite boşluğunun getirisiyle ortaya çıkan bu yapılanmalara karşı eğer gerçekten mücadele vermek istiyorsak onları daha iyi tanımamız gerekmektedir.
Sürekli var olanı koruyup, allayıp pullayarak sürdürdüğümüz bakış açılarımızı değiştirmediğimiz sürece bu tür yapılanmalar ülkemizin kaçınılmaz bir kaderi gibi görünmektedir. Kötülüklerin hayatımızdan uzak durması temennisiyle hepimize hayırlı haftalar diliyorum.
GHA – Genel Yayın Yönetmeni
Mehmet AÇIK