Mutluluk Satılık Olsaydı…
Buse Yılmaz Yazdı: Mutluluk
Hayal edin… Mutluluk bir hap gibi yutulabilseydi ya da manavdan sebze meyve alır gibi satın alınabilseydi. Ne kolay olurdu, değil mi?
– “Abicim, sar bana oradan yarım kilo mutluluk!”
• “600 gram oldu abi, yine de sarayım mı?”
– “Sar sar, fazla mutluluk göz çıkarmaz!”
Böyle diyalogların geçtiği bir dünyada yaşamak ister miydiniz? Şaka bir yana, mutluluk maddi bir şey olsaydı, eminim ki tüm zenginler parası neyse verip o mutluluğu satın alırdı. Ama gerçek şu ki, mutluluk elle tutulmaz, gözle görülmez. Onu anlamaya çalışırken bile insan bazen yoruluyor.
Mutluluk: Tanımsız ve Formülsüz
Hayatımızda hiçbir kelime yoktur ki “mutluluk” kadar güçlü yaşanmak istenip, aynı zamanda bu kadar tanımsız kalsın. Kimsenin elinde mutluluk için kesin bir reçete yok. Kimse, “Günde üç defa şunu yap, yarına mutsuzluktan eser kalmaz” diyemiyor. Ya da “Gel bizim kuaföre, hayatını kurtarırız!” gibi iddialarda bulunamıyor. Çünkü mutluluğun, herkes için geçerli bir formülü yok.
Ruhlarımız gökkuşağı kadar farklı renklerde ve her birimizin bambaşka ihtiyaçları var. Birinin mutluluğu başka birinin mutsuzluğu olabilir. Peki, bu kadar değişken bir duyguyu nasıl bu kadar çok istiyoruz? Çünkü içten içe hepimiz biliyoruz: Mutluluk, hayata anlam katan en güçlü şeylerden biri.
Kesin Reçeteler Neden Yok?
Mutluluk üzerine düşünürken, belki de asıl sorun, onu sürekli formüle etmeye çalışmamız. Sanki bir tarif bulursak her şey çözülecek gibi hissediyoruz. Ama insan ruhunun doğası buna izin vermiyor. Çünkü mutluluk; bir çocuğun kahkahasında, bir dost sohbetinde, bir gün batımında ya da sadece kendinle barışık olduğun bir anda gizli.
Her ne kadar kesin reçetelerimiz olmasa da bir ipucu verebilirim: Mutluluk, küçük anların kıymetini bilmekle başlar. Belki de onu aramaktan vazgeçtiğimizde, çoktan yanımızda olduğunu fark edeceğiz.
Unutmayın, mutluluk bazen küçücük bir gülümsemede saklıdır. Ve belki de en güzel tarafı, onu bulmanın kesin bir kuralının olmamasıdır.