Batıl İnançlar: Kültürlerin Görünmez Bağları
Nihal Taş
Birçoğumuz için batıl inançlar, mantığın ötesinde ama alışkanlıklarımızın tam ortasında yer alır. Kimimiz içten içe inanır, kimimiz sadece “Ne olur ne olmaz.” diyerek uygular. Bazılarımız ise sadece atalarımızdan gelen bir miras olarak bu ritüellere sahip çıkar.
Yunan kültüründeki batıl inançlar da tıpkı bizimkiler gibi, hayatın her alanına yayılmış durumda. Birçok inanç, Anadolu’daki benzerleriyle neredeyse birebir örtüşüyor. Mavi nazar boncuğu, sadece Türkiye’de değil, Yunanistan’da da kötü bakışları uzaklaştıran bir koruyucu olarak kabul ediliyor. Ters duran ayakkabılar, kötü şansın habercisi sayılıyor. Sirkenin kötü güçleri kovduğuna, tuz serpmenin istenmeyen insanları uzaklaştırdığına, sarımsağın ise nazara karşı bir kalkan olduğuna inanılıyor.
Bunlar, ortak geçmişimizin ve kültürel alışverişin en güzel göstergelerinden biri değil mi? Yüzyıllardır komşu olan bu iki toplumun, birbirlerinden nasıl etkilendiğini görmek şaşırtıcı değil.
Kültürler Arasında İnanç Köprüleri
Aslında batıl inançlar, sadece Yunanistan ve Türkiye’ye özgü değil. Dünya çapında farklı kültürlerde benzer inanışlara rastlamak mümkün. Avrupa’nın birçok yerinde 13 sayısı uğursuz kabul edilirken, Asya’da kapı eşiğinde oturmanın kötü şans getirdiğine inanılıyor. Kuzey Avrupa’da baykuş ötüşü uğursuzluk sayılırken, bazı Kızılderili topluluklarında bilgelik simgesi olarak kabul ediliyor.
Bu inançlar, her ne kadar akıl ve bilimle açıklanmasa da toplumların ortak bilinçaltını şekillendiren unsurlar. Bir toplumu tanımanın en iyi yollarından biri, onun batıl inançlarını öğrenmekten geçer. Çünkü batıl inançlar, halkın korkularını, umutlarını ve geçmişten getirdiği mirası yansıtır.
Kendi Geleneklerimiz ve Günlük Hayatta Batıl İnançlar
Kendi kültürümüze dönüp baktığımızda, benzer ritüellerin hâlâ yaşadığını görürüz. Tahtaya vurmak, nazar boncuğu taşımak, gece tırnak kesmemek, aynanın kırılmasının uğursuzluk getirdiğine inanmak… Bunların birçoğu, bilinçaltımızda yer etmiş alışkanlıklar olarak hayatımızın içinde.
Bazen farkında olmadan uyguladığımız bu gelenekler, geçmişle bağımızı koparmamamızı sağlıyor. “Batıl inançlar olmasa da olur.” diyenler bile, başlarına kötü bir şey gelmesin diye bazen tahtaya vurmaktan kendini alıkoyamaz.
Gülümseten Miras: Unutulmasın Yeter!
Batıl inançlar, aslında ciddi anlamda “batıl” olup olmadığına bakılmaksızın, toplumların kültürel renklerini oluşturur. Bizi biz yapan, atalarımızın mirası olan küçük detaylardır. Onları yaşatmak, inanıp inanmamak kadar önemli. Çünkü batıl inançları tamamen yok etmek değil, kültürel hafızada yaşatmak kıymetlidir.
Ben mi? Ben nazar boncuklarımı takıyorum, kırmızıyı tutuyorum, tahtaya vuruyorum, üç kez tükürme hareketini yapıyorum!
Ne olur ne olmaz…
Peki ya siz? Büyüklerinizden kalma hangi batıl inançları hâlâ uyguluyorsunuz?