Bana doğru bak bakayım, şöyle düzgün dur
- Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?
- Kendime bakıyorum!
- Nasıl? Anlamadım?
- Sen benim aynamsın, sende kendimi olduğumdan güzel görüyorum… İnsanlar… Yansırlar birbirlerine… Herkes, herkese değil elbette… Benzer benzeri çeker ya, işte öyle…
Kimi toprak gibidir. Emek verir, saygı ile yaklaşırsan, besler, doyurur, abat kılar seni. Yaslanır, dayanır, kutsanırsın… Kimi ateş gibidir. Uzaktan parıltısına kanar; etrafına yaklaştıkça korkar, özüne düşersen yanarsın… Kimi hava gibidir. İçine çektiğinle bıraktığın bir olur! Lüzumludur da, çok da farkına varmazsın. Kimi su gibidir. Eğilip baktığında tıpa tıp kendini görürsün… İşte tam o sıra düşer dudaklardan;
Sana bakmak suya bakmaktır, dizeleri… Ve dört elementten öte, bir başka yansıma şekli oluşur bazen. Bin yılda bir de olsa vakiidir ve tadı alındıktan sonra vazgeçilmezdir: Ayna olmak birbirine… “İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur,” der Mevlana, Şems’te gördüğü kendi güzelliğine hayran olduktan sonra.Öylesine anlatması zor, öylesine de anlaşılması kolay bir durumdur; ayna olmak. Anlatması zordur çünkü henüz anlamaya yönelik değildir insanların yaklaşımları. Fitne-fesat, art niyet-üç kağıt, alavere-dalavere sürecinde; yontulmamış taş devrinde kalmıştır ruhu..!
Anlaşılması da öyle kolaydır, çünkü aynaların şavkından etkilenir insanoğlu… Baktıkça bakasın gelir aynana. Gülüşüne, söz söyleyişine, aklından geçenin onun dilinden dökülüşüne… Ve bir sihirli geçiş başlar berikinden ötekine…
Sanki yıldızlardan örülü, sarmal gen bağıdır aradaki..! Düşünceler, duygular ışık hızıyla akmaya başlar birbirine… Sözcüklerin anlam yitirdiği, salt duygu desenlerinin ve düşün şekillerinin lego parçaları gibi birbirini tamamlayışının ilahi bir OLuş evresidir yaşanan… Ardı sıra, saç örgüsü gibi çözülür iki VARlık. Lüle lüle sevgi karışır, aşk ebelik eder, doğacak TEKliğe… Adı; “Sen bensin, ben de sen’im,” olur… İşte o zaman ayna olur dostlar birbirlerine… Ve anlatamazlar, bildiğin sığ insanlığa: “Öyle değil! Bu senin bildiğin aşk değil!” deseler bile…Çünkü, “İnsanlık henüz dinler ve töreler devrinde…”Nihal Taş ..yazdı