BU KADAR GÜZEL VE NET ANLATILABİLİRDİ… ❤
Hayvanseverlere kafayı yemiş, önce insana yatırım yap diyenlere gelsin!!
Hayvansever gruplardan birinde, bir hanımefendi kedisine sebzeli ciğer pişirmiş ve onu yiyen kedisinin fotoğrafını eklemiş.
Bir beyefendi de bu hanımefendiye “Onlara yaptığın masrafı öğrencilere yapıyor musun?” diye sormuş.
Ben de bu beyefendiye sözler hazırladım:
…
Sayın Beyefendi;
Kediyle öğrenciyi kıyaslamanız çok ilginç.
Haydi buyurun birlikte kıyaslayalım:
Kıyaslama 1:
Yolda bir öğrenciye araba çarpsa ne olur?
İnsanlar toplanır, hemen ambulans çağırılır, öğrenci derhal hastaneye yetiştirilir, şoföre yasal yaptırımlar uygulanır.
Yolda bir kediye araba çarparsa ne olur?
“Hiç”.
Hiç bir şey olmamış gibi trafik devam eder.
Kıyaslama 2:
Bir öğrenci bir insanın yanına gidip “Abi/Abla, çok açım, bana şuradan bir simit alır mısın?” dese ne olur?
İnsanların %90’ı o öğrenciye bir simit alır.
Bir köpek bir insanın yanına gidip kendi dilince “Çok açım” dese ne olur?
İnsanların çoğu görmezden gelir, bir kısmı korkar, bir kısmı tekmeyi basar.
Kıyaslama 3:
Siz örneğin, “Öğrenci Bursu” diye bir şey duydunuz mu? Eminim duymuşsunuzdur. Peki “Kedi Bursu” diye bir şey duydunuz mu? Duyduysanız ne olur söyleyin.
Kıyaslama 4:
Öğrencilere kişiler, kurumlar, devlet yardım eder ve öğrencilerin çoğunun ana-babası vardır. (Yeterli midir? Elbette hayır. Öğrencilerin daha iyi şartlarda okuması için siz ne yaptınız? İlla masraf olması şart değil; öğrencilerin ve öğretmenlerin aşılanması için imza kampanyasına katıldınız mı mesela?)
Peki köpekler için kişiler, kurumlar, devlet ve ana-babaları ne yapar?
Çok az şey. Korkunç barınaklar ve çöplerdeki “ziyafetler”… Başka?
İşte orada biz devreye gireriz. İnsanın toplum ve devlet tarafından kayırıldığı, hayvanın ise yok ya da mal sayıldığı noktada biz devreye gireriz.
Asla yetmez ama elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışır, kendi ihtiyaçlarımızdan kısar, sosyal hayatımızı boş verir, geceleri elimizde mama su kaplarıyla sokaklarda gezer, kimsesizlerin kimsesi oluruz.
…
Bakınız beyefendi; İnsan, hayvan ve çevre bir bütündür ve bu bütünlük de hayattır.
Çoğumuz elimizden geldiğince “hayata” katkıda bulunmaya çalışırız.
Bazılarımız insanlara yardım eder, bazılarımız hayvanlara yardım eder, bazılarımız da sağlıklı bir çevre için uğraşıp ağaçları, dereleri korumaya çalışır.
Biz hayvanlara yardımı seçtik.
Ama sürekli “Hayvana yapacağına insana yap” diye yargılanıyoruz.
Tutup bir çevreciye “Ağaç dikeceğine çocuk okut” demiyorsunuz.
Ya da bir çevreci size “İnsana yardım edeceğine gel şu dereyi koruyalım” demiyor.
Eleştirilen hep biziz. Hep biz açıklama yapmak zorunda bırakılıyoruz. Hep bize sevgimizin, emeğimizin ve paramızın hesabı soruluyor.
Hayvanlar bu dünyanın hem en çok yararlanılan, hem de en çok aşağılanan, ezilen canlıları… “İnsanın kölesi” durumundalar. Ve siz, onlara yapılan ufacık bir yardıma bile göz dikip, o ufacık yardımların bile insana aktarılmasını istiyorsunuz. Ne muazzam bir açgözlülük, ne muhteşem bir kibir…
İnsan, dünyanın bütün nimetlerinin sahibi gibi davranmakta; her şey benim olsun, bana elektrik gelsin de isterse dere kurusun, ben yiyeyim de isterse denizler tükensin, ben mobilyada oturayım ağaçlar kesilsin, ben kürk giyeyim hayvanlar ölsün ve şimdi de “Ben eğitim alayım kediler aç kalsın” noktasına geldik demek…
Şimdi ben, insana yardım eden birisine “O masrafı ağaçlandırma çalışmalarında kullan” deme haddine ve hakkına sahip miyim? Hiç değilim.
Peki çevreci bir arkadaş, insana yardım eden birisine “O parayı hayvanlara harca” deme hakkına ve haddine sahip mi? Hiç değil.
Peki siz hayvan için çabalayan birine “O masrafı insana yap” deme hakkına ve haddine sahip misiniz? Hiç değilsiniz.
İnsana mı yardım edilmesini istiyorsunuz? Edin.
Öğrenciye para harcanmasını mı istiyorsunuz? Harcayın.
İnsanların kendi paralarını nereye harcayacaklarına dair ahkâm kesmekle “hümanist” olunmuyor, “öğretim gönüllüsü” olunmuyor.
Biz evimizde, sokaklarda, ormanlarda hayvanlarla birlikteyiz beyefendi. Sizi de sahalarda görmek isteriz.
Sizi de “koruyucu aile” olarak bir ya da bir kaç kimsesiz öğrenciyi evinize alırken; sizi de Çocuk Esirgeme Kurumu’nda öğrencilere ders çalıştırırken; sizi de sokaklardaki madde bağımlı çocukları okul hayatına kazandırırken; sizi de kurslarda tecavüze uğrayan din öğrencilerini korur ve tecavüze uğramalarını engellerken; sizi de okuldan alınıp evlendirilen küçücük kız öğrencileri yasal yollarla yeniden öğrenciliğe döndürürken; sizi de okuldan alınıp sanayilerde çalıştırılan öğrenciler için hak ararken görmek isteriz.
O kadar öğrenci ve öğretim meraklısı birine de bu yakışır.
Bekliyoruz efendim.