Hangimizin başkalarından sakladığı kusurları, utanç verici bulduğu hikâyeleri ve unutmayı dilediği geçmiş hataları yoktur ki?
Bu sırlar ruhumuzun sandıklarında kapalı kaldıkça içimizi oyar, benliğimizi parçalar, kendimize ve hayata yabancılaştırır.
Dünyanın en suçlu, en günahkâr, en kötü insanı olduğumuza karar veririz.
Oysa her şey insana özgüdür ve çoğumuz bunu bilmeyiz.
Güven ihtiyacı ve bağlanma dürtüsü çok güçlü varlıklar olarak ise ancak, kalbimizi bir başkasına korkmadan açığımızda ve anlaşıldığımızda iyileşiriz.
Açık bir kalple yaşamak beraberinde pek çok ödül getirir.
Bakış açımız genişler, yapbozun parçaları bir araya gelir, varlığımızın bütünlüğünü fark ederiz.
İsteklerimizi ve ihtiyaçlarımızı kolaylıkla ifade eder, kendimiz oluruz.
Yargılanma, utandırılma, reddedilme korkusu olmadan hareket edebildiğimizde, kendi gerçeklerimizle örtüşen cesur kararlar alırız.
Şu uçsuz bucaksız, karşımıza her an ne çıkaracağı belirsiz evrende, kendimizi değerli ve güvende hissederiz.
Korkularımızı, yaralarımızı, sırlarımızı rahatça paylaşabildiğimiz bir insanın varlığı, yaşamın bize sunduğu çok büyük bir armağandır.
Sizin böyle bir insanınız var mı?