Öncelikle tüm Türkiye için küçük bir siyasi derleme yapalım. Bir çok uluslararası siyasi ve ekonomi uzmanları Türkiye’de yapılan yerel seçimlerdeki Cumhur İttifakının fiyaskoya uğramasının sebebini ülkedeki mevcut yükselişi hızla devam eden ekonomi enflasyonu ve bundan kaynaklanan para değerinin düşüşünü, yani devalüasyon yaşaması ile bağlıyor…
Öncelikle tüm Türkiye için küçük bir siyasi derleme yapalım. Bir çok uluslararası siyasi ve ekonomi uzmanları Türkiye’de yapılan yerel seçimlerdeki Cumhur İttifakının fiyaskoya uğramasının sebebini ülkedeki mevcut yükselişi hızla devam eden ekonomi enflasyonu ve bundan kaynaklanan para değerinin düşüşünü, yani devalüasyon yaşaması ile bağlıyor.
Bunların yanında tabii ki, iktidarın hem dış politikada hem iç politikada yanlış strateji kararlar alması da var. Dış politikadaki yanlışların en başında Türkiye’nin İsveç konusundaki tutumunun aniden değişmesi oldu. Hele bu aralar adı çekilen ülkede defalarca Kuran-i-Kerim’in yakılması olayı yaşansa da, ülke buna tepkisiz kalmıştı. Aslında Türkiye NATO ülkesi olarak, bu üyelik için Filistin konusunda NATO’nun İsrail ile ilgili tutumunu değiştirmesinde ısrarcı olmasını en azından görmek olurdu…
Diğer taraftan İsrail konusunda neredeyse her ilde mitingler devam ederken hiç bir şekilde İsrail’e karşı ambargo kararının alınmaması halinde “Biz Filistin’in yanındayız” sloganı uluslararası kapsamda Türkiye’ye karşı bir güvensizliğe sebebiyet veriyordu. Bu durum tabii ki, iç politikaya da sirayet etmektedir.
Tabii, bütün dünya Rusya Ukrayna savaşında Rusya’ya karşı en sert yaptırım kararlarını aldıklarında da, ambargo uyguladıklarında da Türkiye bu yaptırımlarda yer almamıştı ve her defasında tavrı, yürüttüğü barışçıl adımlarıyla Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta tarafsız olduğunun altını bir nevi çekiyordu. Buna rağmen Ukrayna’ya SİHA yardımı, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlarda yer almamak yine de bir çok uluslararası uzmanların fikirlerine göre tutarsız siyaset olarak nitelendirilmişti.
Diğer taraftan Türkiye bugün “Turan ve Türk Birliği” siyasi teriminden bahis etse de, eylem olarak Arap dünyası ile iç içe olduğu görülmektedir. Türkiye bugün ekonomi bakımdan dolardan kurtuluşu Arap dünyası ile yakınlaşmakta görmesi de büyük bir siyasi yanlışın göstergesidir. Arap dünyası ile sıkı ticari ilişkiler hesabına bugün ülkeye bir miktar dolar girdisini sağlamak mümkün olabilir, yatırımların yatırılmasına da nail olmak mümkün. Ama sonuç olarak, bu ülkenin dolara olan telebatını azaltmıyor, aksine o yatırımlar çoğaldıkça dolara telebat yükseliyor. Bu ise kısacası Türkiye’nin ekonomik olarak daha da dolardan asılı hale gelmesini sağlıyor.
Asıl Türkiye’nin dolar asılacağından kurtulmasının tek yolu Arap dünyası ile araya büyük bir mesafenin koyulması, Türk dünyası ile Büyük Türk Ekonomi Platformu yaratarak mümkündür. Dış güçler bunun farkındadır. O yüzden tarihe dayanarak söylersek, yine siyasi maşa olarak Arapları kullandılar. Çünkü dış güçlerin en büyük planı tarihlen yaşanan Arap baharını Arapların eli ile Türkiye’de yaşatmak. Ekonomi bakımdan enflasyonla karşı karşıya olan Türkiye ise bu ekonomi kumpası fark etmedi.
Yerel Seçimlerdeki Fiyaskonun nedeni nedir?
Düşünüyorum ki, bugün İktidarın yerel seçimlerde yaşadığı fiyaskonun tek nedeni Cumhurbaşkanının mevcut durumdan ve gerçeklerden habersiz bırakılması, adayların strateji bakımdan, donanım bakımından değil, somut adımlar atmasını bilen, kararlarını siyasi birikime ve temsil ettiği partinin siyasi nabzına göre vere bilen adaylar olması şeklinde seçmemeleridir.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanının danışmanlarının bilmeleri gerekir ki, Sayın Ekrem İmamoğlu ismini ne kadar çok ister eleştiri, ister met etmek adına iktidarın en yüksek makam sahibi tarafından anılması o şahısın reklamından başka bir işe yaramaz. Çünkü bugün halk içinde itiraf etmek gerekir ki, AK Partiye olan itibar sarsılsa da, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına büyük bir sevgi var. “Sayın Erdoğan bu kişiden bu kadar konuşuyorsa demek bu adam boş adam değil”, diyen insanlar da var. O zaman iktidar kendi adayını çıkarmasına rağmen, karşı tarafında gücünü küçümsemesine rağmen, karşı tarafın reklamını yapar oluyor. Bunu bilemeyen danışmanlar ne diye danışmanlık yapıyor o zaman?
İkinci yanlış dünyanın hiç bir yerinde yerel seçimler bu kadar siyasileştirilmiyor. Halk arasında yerel seçim sonrası “bizimkiler kazandı, sizinkiler kayıp etti” kelimesinin kullanılması aslında bir ülkenin yanlış siyasetinin mağlubiyetidir. Bir iktidar ne kadar çok ilin muhalif partiler tarafından yönetimini sağlarsa, bu onun mağlubiyeti değil, demokratik zaferidir, şeffaf çalışma şeklidir. Bugün bu sonuçlar yurtdışına en azından böyle servis edilmelidir. Ama Sayın Cumhurbaşkanının siyasi danışmanları mevcut durumu ele alamadıklarından halk arasında konuşulanlar, yurtdışında da yanlış yangı yapıyor.
Seçim Sonrası Sayın Erdoğan’ın balkon konuşmasında bakanlar neredeydi?
Yerel seçim sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması zamanı neden Sayın Cumhurbaşkanı ile beraber orada bakanlar yoktu? Neden Partililer ve bakanlar tarafından Sayın Cumhurbaşkanı yalnız bırakıldı? “Neden Avrupa’ya seslenerek, ‘İşte budur Demokrasi!” diye Türkiye’yi Avrupa Birliğine almayan Avrupa’ya seslenecek fırsat değerlendirilmedi o gün? Bir parti yerel bir seçimi kayıp etmiş olsa da, bu kaybı dünyaya zafer olarak deklare edebilmek değil midir asıl siyaset? Ben o konuşmada bütün bakanların ellerinin havada “Avrupa’ya ve dünyaya işte demokrasi! Demokrasi böyle kazanılır” diyerek haykırmasını görmek isterdim! Ama göremedim! “Halkın teveccühü” denildi sadece. Yıllardır demokrasi sınavında Türkiye’yi sınıfta kaldığını söyleyen Avrupa’ya gövde gösterisi yapılması gerekirken, neden bu yapılmadı? Bunu siyasi danışmanlar neden görmüyor?
Erdoğan’ın Yalova ziyareti sonrası Yalova’daki seçim sonuçları şaşırttı…
Eğer Sayın Cumhurbaşkanına danışmanları Yalova’da yapılan gerçek anket sonuçlarını ve mevcut durumu olduğu şekliyle anlatsaydı Sayın Erdoğan Yalova’ya gelip aday tanıtımı yapar mıydı? Yapmazdı! Hem de kesinlikle!
Yerel yönetimde bir birleri ile hem parti içi, hem partiler arası o kadar “İngilis bayrağı” terimi ile nitelenecek şahıslar var ki, onlar şahsi isteklerini anket sonucu ve halkın fikri olarak genel merkeze deklare ettiler. Siyaseten hiç alakadar olmayan kişilerin adaylıklarının ileri sürülmesinin genel merkez tarafından da sorgu sualsiz onaylanması sonucu kentte partinin gerçek anlamda fiyasko yaşamasına neden oldu.
Acaba sayın Cumhurbaşkanı Yalova’da AK Parti Genel Merkezden ve bir kaç AKP’li milletvekili kente gelerek temayül yaptığından, bütün aday adayların tek tek projelerinin dinlendiğinden, kazana bilirliklerinin ölçüldüğünden ve buna rağmen durumla alakasız bir doktoru aday yaptıkları için Çiftlikköy belediyesini kayıp ettiklerinden haberdar mı?
Peki, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Yalova’da aday tanıtımı yapmadan önce neden parti tarafından aday gösterilmeyecek yıllardır hizmet eden partilileri Altınova ve Çiftlikköy Eski Belediye Başkanları Metin Oral ve Ali Murat Silpagar’a hizmetlerinden dolayı teşekkür etmedi? Çünkü hem danışmanlar hem parti il yönetimi hem de temayül için kente gelen yetkililer bunun bir siyasi nezaketle beraber, halkın gönlünü almak için de gerekli adım olduğunun bilincinde olmaları gerekirdi.
Dini bakımdan bile “EvelAllah müslümanız” diyoruz ya, bir hizmet varsa onun hak helalliği alınmadan yola çıkılır mı? Yani anlayacağınız, sadece siyasal ve ekonomik yanlışlar yok, hem de dini bakımdan çok var…
Eski Başkanlara hizmetlerinden dolayı bırakın teşekkür etmeyi, basın ve halkla beraber o salonda bu bilgiyi alan başkanların yüzlerindeki o şaşkınlığa ne denilmeli? Bunlar bir de “birlik ve beraberlikten” bahis eden partililer. Bu da onu gösteriyor ki, aday belirleyince yıllardır o bölgeye hizmet eden ve bölgeye hakim olan kendi partililerinin fikrini bile almamışlar.
Bu ise kısacası “aynadan, ayrandan konuşan aday ve partililerle anketlerde birinciyiz” diye deklare eden danışmanlar veya partinin illere göre bilgi ve karar mekanizmaları ile ilgili bir araştırılmanın yapılması gerektiğini gösteriyor…
Kaldığımız yerden yine devam edeceğiz…
Yazar: Ülker Fermankızı