Sessiz Gidişlerin Dili
Nihal Taşın kaleminden..
Bazen kelimeler yetersiz kalır. İnsan ne hissediyorsa onu anlatamaz hale gelir. İşte böyle zamanlarda sessizlik devreye girer. Sessizlik, çoğu zaman yanlış anlaşılan bir iletişim şeklidir. Oysa bir insanın sessizce gitmesi, ardında söylenmemiş bir hikaye, dile getirilemeyen bir sitem ya da kalbinde taşıdığı bir yük bırakır.
Sessiz gidişler, konuşmaktan yorulmuş ya da karşısındaki anlamıyor diye vazgeçmiş bir ruhun isyanıdır. Giden, aslında çok şey söylemiştir; kelimelere dökmeden, belki de yalnızca bir bakışla ya da bir hareketle. Sessizlik, bağırmaktan daha yüksek bir çığlık, ağlamaktan daha derin bir hüzün olabilir. Çünkü giden kişi, söylemeye çalıştıklarının karşılığını bulamamış ya da artık anlatmaktan umut kesmiştir.
Peki neden sessizce gidilir?
Belki bir şeyleri zorlamanın anlamı kalmamıştır. Belki de konuşmanın, tartışmanın, açıklama yapmanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceği anlaşılmıştır. Gidiş, bir teslimiyettir bazen. Ama her zaman basit bir ayrılık değildir. Sessiz bir gidiş, içsel bir kopuşun, karşılıklı anlayış eksikliğinin ya da derin bir kırgınlığın işaretidir.
Bu yüzden sessiz gidişleri hafife almayın. Bir insan konuşuyorsa, hâlâ anlatmak için bir çabası vardır. Ama sessizce gidiyorsa, kelimelere olan inancını çoktan kaybetmiştir. O sessizlikte saklı olan duyguları anlamaya çalışın. Çünkü sessiz bir gidiş, belki de en çok haykıran ayrılıktır. Ve belki de ardında sadece bir soru bırakır: “Neyi eksik gördüm, neyi anlamadım?”
Her gidiş, arkasında bir iz bırakır. O izleri görmeye çalışın. Çünkü sessiz gidişler, aslında çok şey anlatır.