TCMB Ekonomist Toplantısı: Sıkı politika taahhüdünün tekrarı
Enflasyon görünümüne ilişkin risklere Merkez Bankası’nın yapacağı öngörüler, özellikle elektrik ve doğalgaz zammının yayılma etkisinden oluşacak yeni şartlar ışığında merak edilen bir konuydu.
TCMB’nin düzenlediği ekonomist sunumu toplantısında konuşan Başkan Sn. Şahap Kavcıoğlu, fiyat artışında kalıcı bir düşüşe kadar politika faizini enflasyonun üzerinde tutma taahhüdünü yineledi. Kavcıoğlu, Merkez bankasının enflasyonun 3Ç21 sonundan ve 4Ç21 başından itibaren önemli ölçüde düşeceği beklentisini tekrarladı. Kavcıoğlu, aşı çalışmalarının ekonomik aktiviteyi olumlu etkilediğini ve cari dengenin düzelmeye başladığını kaydetti.
Sunumda üzerinde durulan başlıklar ve bunlara kendi yorumlarımız;
Enflasyon görünümüne ilişkin risklere Merkez Bankası’nın yapacağı öngörüler, özellikle elektrik ve doğalgaz zammının yayılma etkisinden oluşacak yeni şartlar ışığında merak edilen bir konuydu. Bu kapsamda, Merkez Bankası’nın Nisan ayı patika tahminin Temmuz sonundaki Enflasyon Raporu’nda yukarı yönlü güncellenerek yeni oluşacak piyasa bazlı enflasyon tahminlerine yakınsaması gerektiğini düşünüyoruz. Başta ithal fiyatlarından ve petrol fiyatlarından gelecek etkinin yanı sıra yönetilen yönlendirilen fiyatlardan yayılan etkiyle de, enflasyonda oluşacak dalgalanmalara karşın; Merkez Bankası mevcut tahmin patikasını bozma gereği duymamış görünüyor. Buna ilişkin olarak da; dönemsel dalgalanmalar olabileceği, ancak aylık gerçekleşmelerin yılsonu tahmin rotasını bozmadığı belirtiliyor. Bir başka deyişle; enerji dahil son fiyat artışlarına rağmen aynı görünüme sadıklar.
Merkez Bankası Haziran’da faizleri sabit tutarken, bir yandan enflasyon riskleriyle, bir yandan da küresel finansal koşullardaki sıkılaşma eğiliminin oluşturacağı yeni dengelerle bir denklem kurmak zorunda. Bu noktada, para politikasının sıkılık derecesi ve gerekli politika reaksiyonunun gösterilme aralığı konusu önemli. Enflasyon halen önemli bir belirsizliğe işaret ediyor, bunun haricinde risk primi faktörü de bizim reel faiz standardımız açısından belirleyici. Bu nedenle, Sn. Kavcıoğlu’nun ısrarla üzerinde durduğu “gerçekleşen ve beklenen enflasyon üzerinde faiz” taahhüdüne ek olarak, reel faizimizin ne kadar olması gerekliliği sorusu gayet rasyonel temellere dayanıyor. Enflasyondaki dönemsel dalgalanmaların yarattığı küsürat etkisini elersek, kabaca %2 olan reel faizimizin diğer emsal ülkelere göre yüksek olmasına rağmen kur stabilizasyonunun sağlanmadığı ve bu durumun da enflasyona yardımcı olmadığı ortadadır. Merkez Bankası, kur konusunda ise makro gelişmeler, turizm ihracat gelişmeleri, sıkı duruş gibi etmenlerin olumlu yansıyacağını düşünüyor. Mevcut enflasyonun yeni bir faiz artırımı gerektirip gerektirmeyeceği sorusunda ise Sn. Kavcıoğlu, “Bundan sonraki yol bize bunu göstermiyor, belki Temmuz’da enflasyonda artış olur ama ondan sonra düşüş bekliyoruz; Enflasyonda sürpriz olursa, bu gelişme ne karar gerektirirse PPK’da onu alırız.” dedi.
Makro ihtiyati tedbirler ve ZK değişikliği konusu ise sunumda ayrıca öne çıktı. ZK’ların bir faiz politikasına alternatif araç olarak değerlendirilmesini doğru bulmayan Kavcıoğlu; bu kapsamda yapılan düzenlemelerin parasal aktarım mekanizmasını düzenleme üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor. Faizin yerine değil, mevcut politika düzleminde yardımcı enstrümanlar olarak ZK’ları değerlendirirken; DTH’dan TRY’ye dönüşü sağlama tedbirlerinin faizler artırılamadığı için alındığı şeklinde bir durumun kesinlikle olmadığını belirtti. Temel fonksiyon; TRY itibarını artırmak, bilanço yönetimini kolaylaştırmak ve banka bilançolarında TRY ağırlıklarını artırmak. Aynı zamanda TRY mevduat ağırlığını ZK nemalandırması üzerinden cazip hale getirerek sunulan munzam avantajı ile, daha fazla TRY mevduattan sağlanan menfaat, dün yayınladığımız ZK düzenlemesine ilişkin yorumumuz üzerinde yoğunlukla üzerinde durduğumuz bir konuydu.
Makro ihtiyati tedbirlere ilişkin olarak ise; bireysel krediler haricinde kredilerin genel seyrinin sıkı para politikasına uyumlu şekilde ilerlediği, bu nedenle de özellikle ticari krediler tarafında tedbirlerin şu anda düşünülmediği belirtiliyor. Swap anlaşmalarına dair, ortaya net bir resim konulmadı. Bazı Merkez bankaları ile anlaşılmaya yakın, yeni anlaşmalar olabilir. Brüt rezervler de bir amaç, ancak asıl fonsiyonalite özellikle ticaret açığı verdiğimiz ülkelerle yerel para üzerinden ticareti geliştirmek olarak görülüyor. Swap ve iç yükümlülükler hariç net rezerv pozisyonumuz halen temkinli olmamızı gerektiriyor. Döviz alımı da bir opsiyon olarak görülebilir, bunun da piyasa işleyişini ve arz talep dengesini bozmadan kademeli gerçekleştirmek gerekecek. Turizm gelirlerinin ve ihracatın iyi seyretmesi, en azından ödemeler dengesi açısından daha iyi projeksiyonlara temel oluşturabilir, finansman bacağında rezerv kullanımı açısından da döviz girdisi etkisi önemli olacak.
14 Temmuz PPK’da faiz indirimi beklememekle birlikte, parasal duruşa referans veren politika ayrıntılarının yine önemli olacağının altını çizer, enflasyon risklerinin yakından izlenmesi gerekliliğini belirtiriz.
Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan