Mersin’de yerel ve ulusal basında yaşanan sorunlara çözüm üretmek için kurulan Uluslararası Gazeteciler Cemiyeti (UGC) Mersin Şubesi Yüksek İstişare Kurulu (YİK), ilk toplantısını Mersin’in önemli isimleri ile Mersin Kent Konseyi’nde gerçekleştirdi.
UGC Mersin Şubesi’nin Mersin’de gazetecilik alanında yaşanan sorunları masaya yatırmak ve bu sorunlara çözüm üretmek için kurduğu Yüksek İstişare Kurulunun ilk toplantısı Mersin Kent Konseyi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya UGC Mersin Şube Başkanı G. Hakan Koçman, UGC Mersin Şube Başkan Yardımcısı Ali Gültekin, UGC YK Üyesi Ali Yıldız ile birlikte Yüksek İstişare Kurulu üyeleri Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aslıhan Ardıç Çobaner, Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Bedrettin Gündeş, Güler Grup YK Başkanı ve TÜRKONFED Yüksek Danışma Kurulu Üyesi Mustafa Güler, Derya Group YK Başkanı ve TÜRKONFED YK Üyesi Hüseyin Kış, Zeynep Çeyiz YK Başkanı ve Mersin Perakendeci İş İnsanları Derneği (MEPİAD) Başkanı Özcan Demir, Avukat Mehmet Özdemiroğlu, Program Yapımcısı ve NİLRTV Sahibi Nil Sezer, Gazeteci; Haber Programı Yapımcısı ve NİLRTV Genel Yayın Yönetmeni Leyla Pak, Gazeteci ve Yazar Dırahşan Bulut, Mersin İnternet Gazetecileri Derneği’ni temsilen Güncel Haber Ajansı Sahibi Gazeteci ve İş İnsanı Mehmet Açık, Gazeteci – Yazar – Şair ve İçel Sanat Kulübü Başkan Yardımcısı Baha Sadık Akıner ve Dijital Pazarlama Uzmanı Seda Doğar katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını UGC Mersin Şube Başkanı Koçman yaptı. Koçman konuşmasında, UGC Mersin Şubesi Yüksek İstişare Kurulunun kentte gazetecilik alanında yaşanılan sorunları masaya yatırmak ve bu sorunlara çözüm önerileri üretmek için konunun muhatabı olan tüm tarafları bir araya getirmek için kurulduğunu söyledi. Koçman, kentte yapılan gazetecilik ve gazeteciler ile ilgili ciddi problemler olduğunu ve özellikle iş dünyasının bu konuda ciddi şikâyetleri olduğunu ifade etti. Kurulun, mesleğin profesyonel ve etik standartlarının yanı sıra gazetecilerin hakları ve ekonomik bağımsızlıkları için de çalışacağını sözlerine ekleyen Koçman; bu yüzden Yüksek İstişare Kurulu’na sahada gazetecilik yapan ve konuyla ilgili çalışan akademisyenlerin yanı sıra, iş dünyasının önemli temsilcilerini de dâhil ettiklerini söyledi. Yüksek İstişare Kurulunun iş dünyasından bazı üyelerinin de haksız eleştirilere maruz kaldığını belirten Koçman, “Basın alanında konunun tüm paydaşlarını sorunun çözümüne ortak eden bir yaklaşım kentimiz için yeni bir yaklaşımdır. Bu tür eleştirileri üzülerek dinledik ama artık yeni oluşturduğumuz Yüksek İstişare Kurulunun çalışmalarına başlaması ile basın sektöründe Mersin’de yeni bir döneme girildiğine inanıyorum.” dedi.
Akıner; “Kurul basın alanında farkındalık yaratılması anlamında çok önemli”
Başkan Koçman’ın konuşmasının ardından Baha Sadık Akıner UGC Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığına seçildi. 2 yıllığına kurul başkanlığına seçilen Akıner, kendisini başkanlık görevine layık gördükleri için UGC Yüksek İstişare Kurulu üyelerine teşekkür etti. “Ben aranızda her zaman bir nefer olmayı seçtim.” diyen Akıner, kurulun basın alanında farkındalık yaratılması anlamında çok önemli olduğunu düşündüğünü söyledi. “Kurulun bir yüksek istişare kurulu olduğunu kamuoyuna daha iyi anlatmamız gerek.” diyen Akıner’in konuşmasının ardından kurul üyelerinin basın alanındaki görüşleri alındı.
Prof. Dr. Yağcı; “ UGC’nin kentte farklı bir misyonu gerçekleştirmesi gerek.”
Akıner, ilk sözü farklı bir alanda akademisyen olmasının yanı sıra basın alanında da akademik çalışmaları olan Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Yağcı’ya verdi. Bilgiye erişimin muazzam olduğu bir çağda yaşadığımızı belirten Yağcı, bu bombardıman altında aldığımız bilgilerin doğruluğunu hepimizin sürekli olarak filtrelediğimizi söyledi. Mersin gibi bir yerde bir basın örgütünün olduğunu fakat yeni bir oluşum olan Uluslararası Gazeteciler Cemiyeti’nin kentte farklı bir misyonu gerçekleştirmesi gerektiğini ifade eden Yağcı, “Zaten farklı bir misyonu olmasa diğerlerinden farkı kalmaz.” dedi. “Peki şu anda ne eksik ya da ne yanlış yapılıyor? Neyi düzeltmek lazımdan yol çıkmak lazım.” diyerek sözlerini sürdüren Yağcı, “Şu anda burada hem görsel hem de yazılı basında çalışan çok değerli gazeteciler var. Bizler yıllardır basının takipçisiyiz ama dediğim gibi biz haberleri filtrelerden geçiriyoruz ve çok çok yanlışlar görüyoruz. En basitinden yazım hataları dolu, yazı yazmayı bilmeyen kişilerin haberlerine de maruz kalıyoruz. Kompozisyon yazmayı bilmeyen birinin makalesinde de maruz kalıyoruz. Mersin’deki çok sayıda basın organının, televizyonlar da dâhil olmak üzere sorunudur bu. Bunların yanı sıra bağlam ve içerik yanlışlarına, niyet bozukluğuna ve kasıtlı olarak dezenformasyon yanlışlığına ve hatta bunun da ötesinde misenformasyon yapan kaynaklar olduğunu da biliyoruz.” dedi.
Bu bağlamda bu kurulun en önemli görevinin okuyucuya ve izleyiciye doğru bilginin nasıl ulaştırılacağı konusunda öneri üretiyor olması gerektiğini söyleyen Yağcı, günümüzde bu problemlerin bir kenara bırakılarak gazeteciliğin ekonomik bir faaliyete dönüştüğünü söyledi. Ekonomik kısmın elbette ki yadsınamayacağını söyleyen Yağcı, “Kendini 4. güç olarak addeden basının bu gücü, en azından yanlış saiklerle kullanmalarını düzeltmek lazım.” dedi.
Gündeş, “UGC’yi, uluslararası alanı kapsayan bir örgüt olarak görmek gerekir.”
Prof. Dr. Yağcı’dan sonra sözü alan MBB Başkan Danışmanı Gündeş, UGC Mersin Şubesi’ni Mersin’de bulunan diğer cemiyetlere karşı bir oluşum olarak görmemek gerektiğini ve bu oluşumu Mersin dışında da faaliyet gösteren, uluslararası bir alanı kapsayan bir örgüt olarak görmek gerektiğini söyledi. Yüksek İstişare Kurulunu da basın alanındaki yanlış uygulamaların düzeltilmesi konusunda sorumluluk almak isteyen kişilerin bir araya gelerek kurduğu bir kurul olarak görmek gerektiğini belirten Gündeş, kurulun çalışmalarının basın alanındaki yanlışlıkları istişare etmek, gerekli görünen konularda çözüm önerileri üretmek ve bu sorunların çözümü için çeşitli faaliyetler gerçekleştirmek olması gerektiğini vurguladı. Bu kurulun kurulmasının zamanlamasını da çok doğru bulduğunu söyleyen Gündeş, kurula çalışmalarında başarılar diledi.
Demir; “ Gazeteci olmayan kişilerin alaylı davranışlarına da maruz kaldık.”
Zeynep Çeyiz YK Başkanı ve MEPİAD YK Başkanı Özcan Demir de Gündeş’in ardından yaptığı konuşmasında, UGC Mersin Şubesi Yüksek İstişare Kurulu’nun kurulmasının ardından hakkında dış güçlerin etkisi altında olduğu vs. gibi pek çok farklı haksız eleştirilere de maruz kaldıklarını belirtti. Demir, kurulun içerisinde Bedrettin Gündeş, Mustafa Güler ve Bilgin Yeşilboğaz gibi önemli figürlerin olması ve Hakan Başkan’ın yaptığı işe duyduğumuz inanç sebebiyle kurulun çalışmalarına dâhil olduklarını ifade etti. Bu bağlamda kişilerin alaylı davranışlarına da maruz kaldıklarını belirten Demir, işin ilginç tarafının kendisini kurulda yer almakla eleştiren kişilerin de gazeteci olmadığını söyledi. Gazetecilerin muhalif kişiler olduğunu ve bu bağlamda baktığımızda kentte 5 kişinin bile adını zor sayabildiklerini söyleyen Demir, “ Bu yüzden doğru yolda olduğumuza inanıyorum.” dedi.
Açık; “Para karşılığı haber yapılır mı size soruyorum.”
Güncel Haber Ajansı Sahibi, Gazeteci ve İş insanı Mehmet Açık da gazetecilerin yaşadığı en büyük sorunun ekonomik sürdürülebilirlik olduğunu ve bu başlıca sorun çözülmeden hiçbir sorunun çözülemeyeceğine inandığını söyledi. “Para karşılığı haber yapılır mı size soruyorum?” diyen Açık, “Para karşılığı neden haber yapıyorsun? Para karşılığı haber yaparsak gazetecilik nerede kalıyor?” dedi.
Güler’in haber yapmak ve haber vermek arasındaki farka işaret etmesi üzerine Açık; birçok internet gazetesinin ve baskılı çıkan gazetenin bu sorunu yaşadığını ve gazetecilerin kenti en ileri taşıması gereken kişiler olmasına rağmen ekonomik konudaki sorunları yüzünden bunu yapamadıklarını ifade etti. Gazetecilerin haber yapabilmesi için gerekli ekonomik kolaylıkların sağlanması gerektiğini söyleyen Açık, buna gazetecilerin kent ulaşımını ücretsiz kullanımından farklı alanlarda yapılan indirimlere kadar geniş bir yelpazede düşünülmesi gerektiğini söyledi.
Pak; “Gazeteciler ekonomik kaygılar yüzünden etik standartlardan ayrılıyor.”
NilRTV Genel Yayın Yönetmeni Leyla Pak da basın alanındaki pek çok sorunun ekonomik temelli olduğunun altını çizdi. UGC Yüksek İstişare Kurulu hakkında yapılan haksız eleştirilere istinaden büyük çocuğum kırılmasın diye küçük çocuğu sevmekten vaz geçmenin doğru bir yaklaşım olmadığını söyleyen Pak, kimsenin ayağına basmayacağım diye refleks geliştirmenin yarardan çok zarar getireceğine inandığını belirtti. Gazetecilik alanında Köln Üniversitesi yüksek lisans derecesine sahip ve aynı zamanda 35 yıllık alaylı bir gazeteci olarak Pak, bu oluşumun çocukların geleceği için yayın etiği, dil etiği, ahlâk kültürü ve son zamanlarda eğitimin de bu problemlere dâhil olması ile çok önemli sorunlarla ilgilenmesi gerektiğini ifade etti.
Bu sorunların yanında kurulun mesleğin sorunları ile beraber gazetecilerin ekonomik sorunlarının çözümü ile de ilgilenmesi gerektiğini vurgulayan Pak; “Lakin gazeteciler pek çok zaman ekonomik kaygılar yüzünden etik standartlardan ayrılıyor. Bu unsurları devreden çıkarabilirse bu istişare kurulunun vazgeçilmez olacağına inanıyorum. Neden UGC Yüksek İstişare Kurulu içerisinde olduğum sorulduğunda da dijital bir platformun yöneticisi olarak beni sadece UGC’nin temsil edebileceğine inanıyorum.” dedi.
Prof. Dr. Çobaner; “Çalışmalar önce sahadaki sorunların tespiti ile başlamalı.”
MEÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aslıhan Ardıç Çobaner de kurulun çalışmalarının önce sahadaki sorunların tespiti ile başlayabileceğini ifade etti. Akademisyenler olarak sorunların çözümü noktasında kendilerinin yol gösterici olabileceğini söyleyen Çobaner, bu çalışmaların bir anketle başlayabileceğini belirtti. Basın alanında bir kent belleği ve envanteri oluşturmak için çalışmanın gerektiğini de söyleyen Çobaner, duayen isimler tarafından deneyim aktarmanın da bu konuda önemli olduğunu vurguladı.
Ayrıca gazetecilerin yeni bir döneme adapte olma sürecinde olduğunu da söyleyen Çobaner, “Daha internet ile yeni karşılaşırken yapay zekâ ile karşı karşıyayız. Bu konuda da eğitimler düzenleyebiliriz. Bu konuda başarılı olmuş kişiler deneyimlerini paylaşabilirler.” dedi. Kentte olağanüstü durumlar, risk durumları ve beklenmedik olayların da gelişebileceğini söyleyen Çobaner, kurulun bu durumlarda görüş bildiren bir danışma kurulu gibi de çalışabileceğini sözlerine ekledi. Farklı konular ile ilgili çalışma gruplarının oluşturulmasının da çok yararlı olabileceğini inandığının altını çizdi.
Güler, “İş dünyası ile gazeteciler ve mecralar arasında pozitif bir ilişki yok.”
Güler Grup YK Başkanı ve TÜRKONFED Yüksek Danışma Kurulu Üyesi İş İnsanı Güler tüm kurulun aynı konular üzerinde çalışmasının verimsiz olabileceğini belirterek belirlenen konular üzerinde çalışacak komisyonların sorunların çözümünde daha etkili olabileceğini düşündüğünü söyledi. Çalışma konularının doğru bilgi verme ve haber yazma, meslek etiği gibi konular olabileceğini ifade eden Güler, her mesleğin itibarı konusu olduğunu ve her mesleğin itibarının etik değerler sistemine bağlı olduğunu söyledi. “Değerler sisteminin olmadığı bir yerde basın 4. güç olmaktan çıkar ve 14. güç bile olamaz. Meslek etiği bu yüzden en başlıca konulardan biri olmalıdır.” dedi. Bir diğer konunun da teknolojik yenilikler olduğunu söyleyen Güler dijitalleşmenin başlı başına bir sorun olarak öne çıktığını belirtti. Geleneksel medyanın yerini dijitalleşmenin aldığını ve dijitalleşme konusunda haberin nasıl okuyucuya etkili bir şekilde ulaştırılacağının da başka bir komisyon konusu olabileceğini sözlerine ekledi.
Güler konuşmasının devamında meslek etiğinin aynı zamanda gazeteciliğin finansmanı konusunu da gündeme getirdiğini ve mesleğin sürdürülmesi için finansmana erişim konusunu nasıl çözebileceğinin de ayrı bir tartışma konusu olduğunu, bunu da ayrıca tartışmak gerektiğini vurguladı. Bu konunun öncelikle altyapı oluşturulması için finansman ve sonrasında sürdürülebilirlik için gerekli olan finansmanı kapsadığını belirten Güler, “Bu konuda kamudan beslenen gazetecilerin olmasının yanı sıra serbest çalışanlar özel sektörden besleniyorlar. Bu bağlamda iş dünyası ile gazeteciler ve mecralar arasında pozitif bir ilişki yok. Bu zoraki ilişki daha çok korkudan dolayı pay verme olarak sürdürülüyor. Bu ilişki sürdürebilir bir ilişki değildir ve bu ilişkinin sürdürülebilir hale getirilmesi için pozitif bir biçime dönüşmelidir. Belediyeler da bu konunun parçasıdır ve ilişkilerini bu anlamda sürdürmektedir. Belediyelerin de yerel basının gücünü arttırmak için bir gönüllülük ilişkisi içerisinde olması gerekir. Etik olan budur. Eğer eleştirilmesinler ve prestijleri sarsılmasın diye ‘sus payı’ veriyorlarsa bu doğru değildir, etki değildir, sürdürülebilir de değildir. Bu doğrultuda ilgili başlıklar altında kurulacak komisyonlar ile daha etkili çalışmalar yapılabilir, bu çalışmalar raporlaştırılabilir, raporlar doğrultusunda faaliyetler gerçekleştirilebilir, böyle bu istişare kurulu da daha etkili çalışabilir.” dedi.
Doğar, “Hâlâ sosyal medyada Mersin’den çok iyi bir şeyler çıkmaması üzücü bir durum.”
Dijital İletişim Uzmanı Seda Doğar, basının ve gazetecilerin finansmanı konusuna dijital açıdan yaklaştı. Doğar konuşmasında öncelikle kaliteli elemanların kenti terk ettiğine dikkat çekerek, “Ben gazeteci değilim. Dijital iletişim uzmanlığı yapıyorum. Ama sektörünüzle ilgili çok ciddi sorunlar olduğu ile alâkalı şunu belirtmek isterim; kalifiye eleman anlamında Mersin’de çok ciddi bir açık var. Özellikle web tasarım alanında mezun olan öğrencilerin bu şehirde kalmadığını söylemeliyim. Kalifiye elemanlar şehri terk ediyorlar. Bu seçim döneminde bile çok kaliteli bir fotoğrafçıyı veya basın personelini iyi bir adayın peşine sürüklemek mümkün dahi olmuyor. Ben bu sene dijital ile alâkalı ekip kurmayacağım için bir aday alıp onun tanıtım süreci ile ilgili bir iş gerçekleştiremedim.” dedi.
Dijital platformlar konusunda pek çok konunun eğitmeni olarak artık günümüzde yapay zekanın konuşulmaya başlandığını sözlerine ekleyen Doğar, “Şehirde bırakın basını, işletmeler bile dijital platformlara yakın durmazken, basının sadece geleneksel pazarlama ile alâkalı bir şeyler yapmaya çalışmasını gerçek dışı buluyorum. Artık yapay zekâ metin yazabiliyor, haber dijital medya ve sosyal medya içerisinde çok hızlı bir şekilde yayılabiliyor ve kaldı ki ciddi anlamda para kazanabilen platformlar varken geleneksel pazarlama yöntemlerini kullanmak ve hâlâ “kâğıt üzerinde baskı yapalım.” demek bana açıkçası gericilik gibi geliyor. Dijitale geçtiğiniz zaman yaptığınız işi size başka taraftan bütçeleyecek platformlar var. Buradaki iyi gazeteciler Youtube’da birer kanal sahibi olsalar… Her hangi bir TV kanalında içerik üretmektense Youtube’da herkesin evine girebilecek konuma gelir. Üstüne üstlük binlerce lira kazanabilirler. Ama buna hiçbir şekilde yaklaşmayıp, hâlâ gazeteye basayım, belediye başkanının önüne gitsin diye düşünmek gerçekçi değil.” dedi.
Doğar sözlerinin devamında gazetelerin ve gazetecilerin dijital medya üzerinden ciddi anlamda gelir elde edebileceğini ifade ederek şunları kaydetti; “Banttan yayın yapan yerel televizyonlarla alâkalı olarak da hiçbirimizin evinde ben yerel televizyonların açık olduğuna inanmıyorum. İşletmelerin de o yerel televizyonlara ve gazetelere baskıyla yıllık ödeme yapmaları gerektiği konusunda kötü hissetmelerinden ben rahatsızım. Kişisel baskılardan dolayı ve ‘yarın kötü bir haberimiz çıkmasın’ korkusuyla yıllık sürekli bir ödeme gerçekleştiriliyor. Ama kaldı ki, sosyal medya platformları, Instagram, Tweeter, TikTok, Youtube ve Twitch kanalları bu kadar tüm dünyanın takip ettiği platformlarken hâlâ sosyal medyada Mersin’den çok iyi bir şeyler çıkmaması üzücü bir durum. Bunun için hepimizin taşın altına elimizi koymamız lazım.” dedi.
Bulut, “Kentteki bir diğer sorun da protokol basını.”
Gazeteci ve Yazar Dırahşan Bulut ise habercilik alanında kentte yapılan ve “Protokol Basını” olarak tarif ettiği haberciliğe dikkat çekti. Bu anlamda protokol basını uygulamasını eleştiren Bulut, “Kentimizde kendilerini belediyelerin ve kamu kurum ve kuruluşlarının basın organı olarak gören haberciler var.” dedi. Bir belediye başkanının ya da kamu kurumu yöneticisinin bir sanat olayına gitmesinin çok muhteşem bir şey olduğunu ve bu bağlamda şehrin yöneticilerinin sanata değer vererek “biz buradayız” demesinin yeterli olması gerektiğini söyledi. Ancak kameramanlar ve haber yapanların sanat olayını çekmektense sürekli bir biçimde protokol çekmesinin yanlış bir habercilik yaklaşımı olduğunu söyleyen Bulut, “Gösteri başlıyor, protokol çekiliyor. Gösteri yapılıyor, protokol çekiliyor. Oturuyor, çekiyor. Ayakta çekiyor. Sahnede günlerce emek vermiş insanlar var. Biraz da onları çekmek lazım. Sonra da bu kişiler gelip bana soruyorlar “ne yazalım?” diye. Bunların da bir eğitimi olmalı. Habere bakıyorsunuz protokol bilgileri var ama gösterinin içeriği ile bilgiler ise yok.” dedi.
Ayrıca Mersin’in çok değerli şahsiyetlerinin de hak ettikleri değeri göremediklerini ifade eden Bulut, “Bunun yanında Mersin’in yetiştirdiği çok değerli evlatlar var, sanatçılar, akademisyenler ve değerler var. Bu kişileri bulup değerlendirmek yerine, kentte insanların bildiği 3-5 insan etrafında dönüyor her şey. Ödül ve plâketler de destekleyici unsurdur ama bunları alanlar da hep aynı kişiler. Al gülüm, ver gülüm. Bu da kentteki önemli bir sorun.” dedi.
Özdemiroğlu, “Basında hiçbir yenilik yok.”
Mersin’in tanınmış avukatlarından ve MESİAD yönetim kurulu üyeliği de yapmış olan Mehmet Özdemiroğlu ise kendisinin yerel, ulusal ve uluslararası basını yıllardır takip ettiğini ve maalesef yerel ve ulusal basında hiçbir yenilik göremediğini belirtti. Hiç kimsenin basına ve yayıncılığa bir yenilik getirmediğini ifade eden Özdemiroğlu, aslında incelenip sorgulanması gereken başlıca konulardan birinin bu olduğunu düşündüğünü söyledi. Sürekli yabancı kanalları izlediğini ve harikulade içeriklerle karşılaştığını sözlerine ekleyen Özdemiroğlu, Fransız ve Alman kanallarına bakıldığında, özellikle sabah programlarında hiç kara haber olmadığını, sürekli insanı güne hazırlayan canlı ve dinamik programlarla karşılaştığını söyledi. Biz maalesef hâlâ para karşılığı haber konusunu konuşuyoruz diyen Özdemiroğlu, “Bu tür koşullar altında hangi gazetecilikten bahsedeceğiz. Çok zor.” dedi.
Kış; “Bir çalıştay yapmamız lazım.”
En son söz alan Derya Grup YK Başkanı ve TÜRKONFED YK Başkanı Hüseyin Kış da bu konuların aslında UGC Mersin Şubesi Yönetim Kurulu ve üyelerinin de bulunduğu ortak bir platformda daha geniş çaplı tartışılmasının önemli bulduğunu ifade etti. Bu toplantının bir çalıştay tarzında olabileceğini ifade eden Kış, hem basın alanındaki konuları hem de kentin gündemindeki önemli konuları istikrarlı bir şekilde dinleyip, biz de istişare kurulu olarak nasıl bu konulara yön verebileceğimizi daha iyi bir şekilde öngörebiliriz ve bir yol haritası hazırlayabiliriz.” dedi.
Ayrıca en kısa sürede bir çalışma takvimi oluşturulmasını da teklif eden Kış,”Toplantıdan çıkan sonuçları rapor ve bültenler hazırlayarak da toplumumuza düzenli bir şekilde ulaştırmak ve yaymak için çalışmalıyız diyerek Yüksek İstişare Kuruluna çalışmalarında başarılar diledi.
Konuşmaların ardından Yüksek İstişare Kurulu’nun aylık olarak toplanması konusunda karar alındı.