Bir İdam Mahkûmunun Son Günü: Ölümün Gölgesinde Düşünceler
Bir insan, ölümle yüzleştiğinde ne hisseder?
Victor Hugo’nun klasik eseri Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, işte tam da bu soruya yanıt arıyor. Mahkûmun son anlarında aklından geçenler, geçmişi, pişmanlıkları ve ölümün kaçınılmaz gerçekliği, okuyucuyu derin bir sorgulamaya sürüklüyor.
“Son nefesimi almadan önce, geçmişin sessiz hatıraları içinde kaybolurken, belki de en çok özleyeceğim şey, özgürlüğün ne demek olduğunu bir an bile bilememiş olmam olacak.” Bu sözler, mahkûmun içinde bulunduğu çaresizliği ve insanın özgürlüğe duyduğu özlemi çarpıcı bir şekilde anlatıyor.
Ölüm, hepimiz için kaçınılmaz bir son. “Bütün insanlar günü belirsiz bir ölüme mahkûmdurlar, diye bir cümle okumuştum. Peki, o halde, benim için değişen ne vardı ki?” İşte bu sözler, hayat ve ölüm arasındaki ince çizgiyi düşündüren bir başka çarpıcı detay.
Victor Hugo’nun bu eseri, yalnızca bir idam mahkûmunun son gününü anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda insanın ölüm karşısındaki korkularını, çaresizliğini ve adalet kavramını da sorguluyor. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, edebiyat tarihinde ölüm cezasına karşı yazılmış en etkileyici metinlerden biri olarak kabul ediliyor.
Kültür-Sanat