YAŞAMAK İÇİN BİR NEDENİ OLAN, HER SIKINTININ ÜSTESİNDEN GELEBİLİR
Tarih, sadece savaşların, liderlerin ve zaferlerin hikâyesi değildir. Aynı zamanda insan ruhunun direnci, umudu ve hayatta kalma mücadelesinin de aynasıdır. 1945 yılının Şubat ayında, Nazi toplama kampında esir olan bir mahkûmun yaşadığı trajik olay, bize bu mücadelenin en acı yüzünü gösteriyor.
Bu mahkûm bir gece rüyasında, kendisine bir şey istemesi söylenen bir ses duyar. O da, çektiği işkencelerin ne zaman sona ereceğini sorar. Ses ona “30 Mart” diye cevap verir. İçine bir umut doğar. Dayanır, sabreder, bekler. Ancak günler geçtikçe, çevresinde hiçbir değişiklik olmadığını, zulmün ve açlığın hala devam ettiğini fark eder. Beklenen tarih yaklaştıkça ruhsal olarak çöker, depresyona girer, hastalanır ve 30 Mart’ta ölür.
Bu hikâye, bize insanın umuda ne kadar bağımlı olduğunu anlatıyor. O mahkûmun fiziksel dayanıklılığı, vücudunun gücü ya da sağlık durumu değil, ruhunun direnci tükenmişti. Geleceğe dair inancı kaybolunca, yaşamak için bir sebebi kalmadı ve bedeni bu yenilgiyi kabul etti.
Bu olay, ünlü psikiyatrist Viktor E. Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı” adlı kitabında anlattığı gerçek yaşam hikâyelerinden sadece biri. Frankl, Auschwitz toplama kampında kalmış ve oradaki insanların hayatta kalma mücadelelerini gözlemlemişti. Kitabında şu cümleye yer verir:
“Yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir.”
Gerçekten de öyle değil mi? Hayatta kalmak için bir sebebi olan, ne kadar büyük zorluklarla karşılaşırsa karşılaşsın, dayanmayı başarabiliyor. Ama umudunu kaybeden, en küçük fırtınada savrulup gidiyor.
Bugün yaşadığımız sıkıntılar, savaş kamplarındaki gibi olmasa da, bizi zorlayan birçok engelle karşı karşıyayız. Bazen iş hayatında, bazen aile içinde, bazen de kendi iç dünyamızda mücadele veriyoruz. Ancak unutulmaması gereken şu ki; hayatta kalmamız, geleceğe dair bir anlam bulmamıza bağlı.
Bir insan için bu anlam bazen bir aile olabilir, bazen bir amaç, bazen bir ideal… Ama mutlaka bir sebebimiz olmalı. Umudu kaybetmemek, bir şeyler için yaşamak, en ağır yükleri bile taşımamızı sağlar.
Öyleyse, bugün kendimize şu soruyu soralım: Benim yaşamak için nedenim ne? Eğer bu soruya güçlü bir cevap verebiliyorsak, hiçbir sıkıntı bizi yolumuzdan alıkoyamaz. Çünkü umut varsa, direnç de vardır.
Ve unutmayalım… Bizi öldüren zorluklar değil, onlara karşı kaybettiğimiz inançtır.
Nihal Taş